Allah’ın adıyla mealen;
«94. BİZ hangi ülkeye bir nebi/peygamber gönderdiysek,
onun ehlini/halkını sıkıntıyla ve darlıkla sıkmışızdır.
Umulur ki, yalvarır yakarırlar diye.
95. Sonra, sıkıntının yerini iyilikle değiştirdik.
Nihayet çoğaldılar ve dediler ki:
“Sıkıntı ve sevinç atalarımıza da dokunmuştu.”
Biz de onları ansızın yakaladık,
onlar farkında olmadıkları bir sırada!
96. Şayet,
ülkeler halkı inansalardı
ve
korunup sakınsalardı;
onlara gökten ve yerden bereketler açardık.
Fakat yalanladılar.
Biz de onları kazandıkları şeylerle hemen yakaladık.
97. O ülkeler halkı geceleyin uyuyorlar iken,
zorlu azabımızın kendilerine gelmeyeceğinden emin midirler?
98. Ya da o ülkeler halkı bir kuşluk vakti oynayıp eğlenirlerken,
azabımızın kendilerine gelmeyeceğinden emin midirler?
99. Yoksa Allah’ın azap planından emin mi oldular?
Hüsrana uğramış/sapıtmış toplumdan başkası,
Allah’ın azap planından emin olmaz.» [ARAF SURESİ’nden]
«98. Şayet bir ülke olsaydı da gerçeklere inansaydı.
Ve inanması kendisine fayda verseydi.
Yunus’un kavmi hariç!..
İnandıklarında,
onlardan dünya hayatında rezillik azabını kaldırdık.
Onları bir süre daha yararlandırdık.» [YUNUS SURESİ’nden]
Bir cevap yazın