Hz. Muhammed; o ki, Ümmetin Büyüğüdür.
Onu övgülemede ne aşırı gideriz ve ne de onu sıradan biriymiş gibi görürüz.
Allah azze ve celle; nasıl görmemizi istiyorsa onu öyle bilir, öyle tanır, öyle hitabederiz ve bundan da hiç rahatsızlık duymayız. Hatta onur ve grur duyarız.
Özellikle son yıllarda, birilerini taklit eden gençler, çocuklar; hani derler ya bacak kadar boyuna da bakmadan laf ederler; işte öyle. “Muhammed” deme modasına tutuldular.
Hazret ve Hazret-i kelimesi Türkçemizde bir saygı ifadesi olarak kullanılır. Türk Dil Kurumumuzda da bu şekilde verilmiştir; halkımız arasında da böyle bilinir. “Sayın” gibidir, “Saygıdeğer” gibidir. İslâm büyükleri için kullanıldığı gibi, Peygamberimiz için ve Allah için de ismi zikredilmeden önce kullanılmaktadır.
“Muhammed” diye hitabetmek büyük bir saygısızlıktır.
Hemen peşisıra, peki “Allah” diyoruz ama denilmektedir. İşin enteresan tarafı da buradadır: Allah’a, Allah denilmesinden yana bir sıkıntı yoktur. Eğer Allah bu tarz hitaplardan rahatsız olsaydı illâ ki bir ayet ile açıklık getirirdi. Onun için Allah; ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın diye buyurarak bizi serbest bırakmıştır.
Ama Hz. Muhammed’a babalarının oğulları gibi davranılmasını istemez. Bu anlamda sesimizi dahi onun sesinin üstüne çıkartmamızı istemez. Edebli olmamızı buyurur.
Babalarının oğullarına bile Abi diyorlar en azından.
Veya kardeşim diyorlar.
Delile bakın: Ama Allah ona Muhammed diye hitabediyor Kur’an’da?!..
ELBETTE ALLAH, MUHAMMED DİYECEK: Çünkü O, onun Tanrısı/İlahı/Tek ve Biricik Allah’ı?!
Ama Allah; Kur’an’ında Müslümanlara Hz. Muhammed’e (sav) adam gibi davranılmasını öğütlemektedir.
Adam olun Ey Müslümanım diyenler, demektedir.
Karşınızdaki RASULULLAH MUHAMMED!..
Ona, sokaktaki herhangi biri gibi davranamazsınız.
Ona, içinizdeki herhangi biri gibi seslenemezsiniz.
EDEBLİ OLUN, buyurmaktadır.
BU ANLAMDA ÖĞÜT DOLU HUCURAT SURESİ’Nİ
HEP BİRLİKTE OKUYALIM
HUCURAT SURESİ
İniş Sırası: 106 • Mushaf Sırası: 49 • Medeni Sure • 18 Ayettir
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla
«1. EY İMAN EDENLER!
Allah’ın
ve
Peygamberinin önüne geçmeyin.
(Kur’an’ı ilk hareket noktası almadan
din adına bir şeyler söylemeyin, yapmayın).
Allah’a karşı gelmekten sakının.
Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
2. EY İMAN EDENLER!
Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin.
Birbirinize bağırdığınız gibi,
Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın (medeni olun),
yoksa siz farkına varmadan yaptıklarınız boşa gider.
3. Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar,
Allah’ın,
gönüllerini takvâ konusunda açığa çıkardığı kimselerdir.
Onlar için bir bağışlanma
ve
büyük bir mükâfat vardır.
4. (EY MUHAMMED!)
Odaların arkasından sana bağıranların çoğu
düşüncesiz kimselerdir.
5. Onlar sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi,
elbette kendileri için daha iyi olurdu.
Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
6. EY İMAN EDENLER! Size bir fasık bir haber getirirse,
bilmeyerek bir topluluğa zarar verip,
yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu
iyi araştırın.
7. BİLİN Kİ, aranızda Allah’ın elçisi bulunmaktadır.
Eğer o, bir çok işlerde size uysaydı sıkıntıya düşerdiniz.
Fakat Allah iman ettiğiniz için, size imanı sevdirmiş
ve
onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkârı, fasıklığı
ve
(Allah’ın emirlerine) karşı çıkmayı da çirkin göstermiştir.
İşte bunlar doğru yolda olanların ta kendileridir.
8. Allah kendi katından bir lütuf ve nimet olarak böyle yaptı.
Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir
9. EĞER inananlardan iki grup birbirlerini öldürürlerse,
aralarını düzeltin.
Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa,
Allah’ın buyruğuna (sulha, saldırmazlığa) dönünceye kadar
haddi aşan tarafa karşı savaşın.
Eğer (sulha, barışa) dönerse artık aralarını adaletle düzeltin
ve
adaletli davranın.
Çünkü Allah âdaletli davrananları sever.
10. Müminler ancak kardeştirler.
Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.
Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.
BÖLÜM 2
11. EY İMAN EDENLER!
Bir topluluk bir diğerini alaya almasın.
Belki onlar kendilerinden daha iyidirler.
Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın.
Belki onlar kendilerinden daha iyidirler.
Birbirinizi karalamayın,
birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın.
İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır!
Kim de tövbe etmezse,
işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.
12. EY İMAN EDENLER!
Zannın birçoğundan sakının.
Çünkü zannın bir kısmı günahtır.
Birbirinizin kusurlarını
ve
mahremiyetlerini araştırmayın.
Birbirinizin gıybetini yapmayın.
Herhangi biriniz,
ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?
İşte bundan tiksindiniz!
Allah’a karşı gelmekten sakının.
Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir,
çok merhamet edendir.
13. EY İNSANLAR! Şüphe yok ki,
Biz sizi; bir erkek
ve
bir dişiden meydana getirdik.[*]
Sizi birbirinizle tanışmanız için toplumlara/ırklara ayırdık.
Allah katında en değerli olanınız,
O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.
Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır.
_____________________________
[*] Bu ayet ilk insanın yaratılmasıyla ilgili değildir. Sonraki (bugünkü)
yaratmadan bahseder. Bir erkek ve bir dişiden meydana gelişimiz
vurgulanır. İlk insanlar (Kur’an’da Nuh as. örneğinde olduğu gibi) yüzlerce
yıl yaşayabiliyorlardı. Ortalama ömrün (1000 yılın) dörtte birinde
ergenlik oluşmakta. Dolayısıyla bir insanın ancak 250 yaşında ergenlik
çağına ulaşabilmesi sözkonusu olabiliyordu. Günümüzde ise, ortalama
ömür altmış yıl civarı. Dörtte birinde, yani 15 yaş civarında ergenlik
oluşmaktadır. Daha geniş bilgi için bkz. Sayfa: 606, Nisa: 1,
Ayet dipnotu.
14. BEDEVİLER: “İman ettik” dediler.
De ki: “İman etmediniz.” (Öyle ise, “iman ettik” demeyin.)
“Fakat müslüman olduk/vatandaş olduk” deyin.
Henüz iman kalplerinizde tam olarak yer etmedi.
Eğer Allah’a ve Peygamberine itaate devam ederseniz,
yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez.
Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
15. İman edenler ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan,
sonra şüpheye düşmeyen,
Allah’ın tavsiye ettiği şekilde mallarıyla
ve
canlarıyla cihat edenlerdir.
İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.
16. (Ey Muhammed!)
De ki: “Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz?
Oysa Allah göklerdeki ve yerdeki herşeyi bilir.
Allah herşeyi hakkıyla bilendir.”
17. Müslüman olmalarını bir lütufta bulunmuş gibi
sana hatırlatıyorlar.
De ki:
“Müslüman olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın.
Tam tersine eğer doğru kimselerseniz,
Elçisi ile sizlere doğru yolu bildirdiği için,
Allah size lütufta bulunmuş oluyor.”
18. Şüphesiz Allah göklerin ve yerin gaybını bilir.
Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.»
Bir cevap yazın