EVRENSEL MEDENİYET PROJESİ İÇİN,
İYİLEŞMENİN TEMEL İLKELERİ BİLİMSELDİR
“Yönünüzü değiştirmezseniz, hedeflediğiniz yere varırsınız.”
“Ne istediğinize karar verin, sonra aynı şeyi başarıyla yapan diğer insanları bulun.”
(Anonim)
BİLİM; kainatın içindeki varlıkların özelliklerini tanıma ve yararlanma çalışmalarıdır. Alemler sözcüğü, uzaylar ve içinde bulunanlar anlamına gelir. Kozmolojinin (uzay bilim) konusu insanın araç ve gereçleriyle ulaşabildiği bütün uzay sahasıdır. Araç ve gereçlerimizle ışık hızına yakın bir hızda ilerlesek ötede kara delikler ile karşılaşıyoruz. Kara delikler yıldızları yutuyor ve bir daha o yıldız görülemiyor. Kara deliklerden sonra ne var acaba? Kara deliklerden sonra bir şey yok demek bilimin metoduna aykırıdır. Çünkü yok diyebilmek için kara deliklerden geçip ilerisini araştırmak lazım. Kara deliklerin ötesini şu anda gözlemleme imkanımız mevcut değil. (Yıl 2001) Kur’an-ı Kerim gözlemleme imkanımızın mevcut olmadığı şeylere gayb alemi demektedir. Gayb aleminde bir şey yok demek bilime aykırıdır. Gayb aleminde nelerin bulunduğunu ise yine Kutsal Kitap Kur’an haber vermektedir. (Sekar, Hutame, Arş vb.)
Gözlemleme imkanımız olan aleme Kur’an, ŞEHADET ALEMİ demektedir. Bilimlerin konularının tamamı şehadet alemi ile ilgilidir. Metodları; şehadet aleminde var olan varlıkları tanımak özelliklerini keşfetmek, insan hayatında kullanılabilir hale getirmek için sağlıklı bilgiler elde etmek üzere geliştirilmiştir. Kur’an okurlarını şehadet alemini tanımaya, özelliklerini keşfetmeye ve yararlanmaya çağırmaktadır.
Kur’an kendisinin bildirdiği gayb alemine iman etmeye (düşünerek kabul), şehadet aleminde ise bilim adamı olmaya davet etmektedir. Gayb aleminde var olduğunu haber verdiği şeylere iman edenlere veya etmeyenlere DÜNYADA herhangi bir baskı uygulamasını “red” etmektedir. Şehadet alemi ile ilgili çalışmalar yapan bilim adamları olmaları için de okuyucusunu teşvik etmektedir.
|
Neden “Akıl ve Bilim Işığında” İfadesini Kullandık?
Özellikle kafayı sırf bu Pozitif ifadeye takıp ta Mealimizi almayan ve Dindar Kitabevlerinde satılmamasına, bulundurulmamasına neden olan bu ifadeyi kullanmaktaki maksadımızı İlim Ehli insanlar anlıyordu, ancak; bazıları maalesef halâ anlamamakta direniyorlar.
Bazen gittiğim şehirlerde KİTAPÇILARA uğrar, SADIK TÜRKMEN’İN MEALİ VAR MI?! diye sorarım.
Aldığım cevap: “Biz onun Mealini satmıyoruz” olur.
Neden diye sorarım, aldığım cevap: “Kur’an’ı, Akıl ve Bilim İle Açıklamıştır da ondan!..”
Aslında bana göre MUHTEŞEM BİR CEVAPTIR!..
Ben şahsım adına çok mutlu olurum ve olmuşumdur da her zaman…
Sonra işte şu ayeti şöyle açıklamış, bu ayeti böyle açıklamış diye devam ederler.
Ben: “Peki emin misin o ayetleri öyle açıkladığına” diye sorarım.
~ “Evet” der.
Ben de:
~ Ya inanın ben bile bilmiyorum öyle açıkladığımı, siz nereden biliyorsunuz? diye sorarım. Sonra kendimi açıklarım ve çantamdaki Mealimi çıkartır, o dediği ayetleri gösteririm ve utanır.
Hadi tamam, satmayışınızı saygıyla karşılarım: İNSAN BİR KEZ OLSUN, okumaz mı? Okuduktan sonra şurasını şurasını şahsen ben beğenmedim, deme hakkına sahipsiniz her zaman.
Zaten herkes aynı anlayışta olsaydı bugün 200 ‘ün üzerinde Türkçe Kur’an Meali olmazdı.
Neyse biz özellikle seçtiğimiz bu ifade ile ne demek istedik?!
Allah’ın gönderdiği Ayetler bütünü olan KUR’AN İLE yarattığı Ayetlerden olan AKIL ve BİLİM ARASINDA ASLA ÇELİŞKİ OLAMAZ!..
Çünkü; BUNLARIN SAHİBİ/YARATICISI ÇELİŞKİSİZ BİR VARLIKTIR!.. Dolayısıyla O’ndan ne yarattıklarında ve ne de gönderdiklerinde (ayetlerde) asla çelişki bulunmaz!..
Öyleyse Meallerde neden çelişki bulunmaktadır?!
Çünkü Akıl ve Bilim Işığında BİR ÇEVİRİ yapılmamasından kaynaklanmaktadır…
Geleneksel anlayıştan kurtulamamaktan kaynaklanmaktadır.
Yaşayarak değil ama masa başında birtakım Sözlükler, Lügâtler kullanılarak veya Meal Sahibinin sadece Arapça bilgisine göre Meal yapılmasından kaynaklanmaktadır.
Bu yüzden Meallerde dikkat edilmesi gerekenler
[1] Bilim; varlıkları ve olayları inceler. Bilimin ispatlanmış hükümlerine (yani varlıkların ve olayların bilinen özelliklerine) çeviride/mealde bir zıtlık görürseniz, elinizdeki Çevirinin ilgili satırlarını çizerek, çeviriyi kabul etmeyiniz. Gönderilmiş Kitap Kur’an ile Yaratılmış Kitap Kainat (Bilim) asla çelişmez.
[2] Aklınıza, Mantığınıza, Vicdanınıza ters gelen çeviriyi reddetmeniz en doğal hakkınızdır. Hür iradenizi, hiçbir sınır tanımaksızın, özgürce kullanınız. Hür iradenize ters gelen bir ifadeyi reddetmeniz sizi dinden imandan çıkarmaz. Akıl, Allah’ın ayetidir. Kur’an da Allah’ın ayetidir. Akıl ile Ayet çelişmez.
[3] Mesleğinde uzmanlaşmış kişilere (Bilim Adamlarına) sorunuz. Çeşitli (iyi veya kötü) olayları yaşamış kişilerin tecrübelerini dinleyiniz. Çevirinin bütünlüğü içerisinde birbirini tutmayan, çelişkili anlatımlar tespit ederseniz, çelişkileri çiziniz ve kabul etmeyiniz. Kur’an’da çelişki olmaz. (Bkz. Zümer: 27-28). Dolayısıyla Meallerde de çelişki olmamalıdır.
|
ŞEHADET ALEMİ’NİN KONULARA AYRILARAK ARAŞTIRILMASI
|
A) ALET BİLİMLERİ
1- MATEMATİK : Araç ve gereçlerimizi kullanmakta, alışverişlerimizi yapabilmekte zamanın, günlerin, ayların, yılların hesabını bilmekte ortak kabullerimiz.
2- MANTIK : İsbatına gerek duymaksızın akıl tarafından doğru kabul edilen ilkeler/prensipler ve akıl yürütme ile ulaşılan sonuçlar.
|
B) İNSAN BİLİMLERİ
|
3- FELSEFE : Herhangi bir konuda Ne, Niçin, Nasıl, Ne kadar, Ne zaman, Nerede sorgulanmasını yaparak olayların oluş sebeplerini, şartlarını, engellerini düşünmek.
4- PSİKOLOJİ : Kendini başka birinin yerine koyarak, onun şartlarını, ortamını, yetişme biçimini düşünerek, kişinin düşünce, duygu ve eylemlerini analiz etmek, organizmanın davranışlarını incelemek.
5- PEDOGOJİ : Doğumdan ölüme kadar insanın öğrenim ve eğitiminin daha iyi nasıl yapılabileceğini tespit etmeye çalışmaktadır.
6- FİLOLOJİ : İnsanın isteklerini dili ile ifade edebilmek için, varlıklara isimler takması, özlemlerini çeşitli sözcüklerle ifade etmesi.
7- AHLAK : Kişinin kendisine ve başkalarına zarar vermekten azami derecede kaçınarak kendisine ve başkalarına yararlı olacak işlerin peşinde ilerleyerek yaşaması. Kişinin iyi ya da kötü işlevini tanıması. Başkalarına somut zarar verilmesi halinde bu tür davranışlar karşısında ne yapılması gerektiği HUKUK BİLİMİ çerçevesine alınmıştır. Ahlak Bilimi çerçevesinde olan davranışlara Dünyada herhangi bir ceza verilmesi sözkonusu olmadığından AHLAK BİLİMİ kavramı ile neyin kastedildiği bu açıklamadan daha iyi anlaşılabilir.
Örneğin, Din seçmek ahlaki bir olaydır. Herhangi bir dini seçen kişiye bu seçiminden dolayı bir başkasına zarar verdiği iddia edilerek, Dünyada herhangi bir ceza verilemez.
İşlenmesi halinde Dünyada ceza verilmesi teklif edilen ve cezası açıkça belirtilen fiiller dışında kalan tüm fiiller Ahlak Bilimi kapsamına girer.
8- SANAT : Doğru, iyi, faydalı, güzel olanı aramak; yanlış, kötü, zararlı, çirkin olandan uzak durmak.
9- TARİH : İlk insandan günümüze kadar yaşanılanların tesbiti.
|
|
C) TOPLUM BİLİMLERİ
|
10- HUKUK : İnsanın kendisine ve başkalarına verdiği somut zararların karşılıklarının Dünyada ne olacağı, insan hak ve vecibelerinin belirlenmesi.
11- SİYASET : Toplumun ortak işlerinin, toplumdan yetki alınarak yapılması. Siyaset Bilimi, toplumun ortak işlerini ve nasıl yürütüleceğini, toplumdan nasıl yetki alınacağını araştırarak geliştirmeye çalışır.
12- SOSYOLOJİ : Toplumun oluşumunu, toplumların özelliklerini ve değişimlerini inceler. Yeni bir toplum nasıl oluşur? Bir insanın yeni bir toplum oluşumu için harekete geçtiğini düşünelim.
Dünyada maksimum nüfus artış hızı yılda %2’dir. Ve çoğu ülkelerde bu oran biraz daha düşüktür. Her sene %2 nüfus artışı düşünülse 35 sene sonra Dünya nüfusu 10 milyar ile 12 milyar arasında bir rakamda tahmin edilmektedir. Bir kişinin yeni bir toplumun oluşumu için 2001 yılında temel fikirleri öne sürdüğünü düşünerek 35 yıllık bir hesap yapalım. Her sene bu fikri kabul eden bir kişinin bir başka kişiye temel fikirleri anlattığını ve kabul edildiğini düşünelim.
Örneğin: 2000 YILI İTİBARİYLE … 1 KİŞİ… (BEN, SİZ, O)
2001 1 + 1 = 2 Kişi
2002 2 + 2 = 4 Kişi
2003 4 + 4 = 8 Kişi
2004 8 + 8 = 16 Kişi
2005 16 + 16 = 32 Kişi
2006 32 + 32 = 64 Kişi
2007 64 + 64 = 128 Kişi
2008 128 + 128 = 250 Kişi
2009 250 + 250 = 500 Kişi
2010 500 + 500 = 1.000 Kişi
2011 1.000 + 1.000 = 2.000 Kişi
2012 2.000 + 2.000 = 4.000 Kişi
2013 4.000 + 4.000 = 8.000 Kişi
2014 8.000 + 8.000 = 16.000 Kişi
2015 16.000 + 16.000 = 32.000 Kişi
2016 32.000 + 32.000 = 64.000 Kişi
2017 64.000 + 64.000 = 128.000 Kişi
2018 128.000 + 128.000 = 250.000 Kişi
2019 250.000 + 250.000 = 500.000 Kişi
2020 500.000 + 500.000 = 1.000.000 Kişi
2021 1.000.000 + 1.000.000 = 2.000.000 Kişi
2022 2.000.000 + 2.000.000 = 4.000.000 Kişi
2023 4.000.000 + 4.000.000 = 8.000.000 Kişi
2024 8.000.000 + 8.000.000 = 16.000.000 Kişi
2025 16.000.000 + 16.000.000 = 32.000.000 Kişi
2026 32.000.000 + 32.000.000 = 64.000.000 Kişi
2027 64.000.000 + 64.000.000 = 128.000.000 Kişi
2028 128.000.000 + 128.000.000 = 250.000.000 Kişi
2029 250.000.000 + 250.000.000 = 500.000.000 Kişi
2030 500.000.000 + 500.000.000 = 1.000.000.000 Kişi
2031 1.000.000.000 + 1.000.000.000 = 2.000.000.000 Kişi
2032 2.000.000.000 + 2.000.000.000 = 4.000.000.000 Kişi
2033 4.000.000.000 + 4.000.000.000 = 8.000.000.000 Kişi
2034 8.000.000.000 + 8.000.000.000 = 16 MİLYAR KİŞİ
35 yılda, yeryüzünde hiç kan dökmeden tüm insanlık iyileşebilir, düzelebilir. Birbirlerinin hak ve hukuklarını koruyacak bir yaşam sürebilir duruma gelebilir, getirilebilir. Yeter ki tüm gönüller bir olsun. Fitne ve fesat olmasın. Herkes birbirinin iyiliğini istesin. Birbirinin iyiliğine çalışsın. Birbirinin menfaatinden düşünsen yeter ki!..
Dikkat edilirse; Dünya nüfusunun artış hızı global olarak %2’dir demiştik. İyileşme hareketine gönül veren bir tek kişinin çalışmasıyla 35 yılda iyileşen insan sayısı 15 milyarın üzerinde bir rakamdır. Tüm dünyada silaha yapılan yatırım tutarını düşünecek olursak trilyonlarca Dolar tutmaktadır. Birebir insanımızın iyileşmesi için bu kadar paraya da ihtiyaç yoktur. Bunun formülü çok basittir. Yalnızca BİRİMİZ bunu yürekten istesin. Yani DEĞİŞİMİ, İYİLEŞMEYİ, DÜZELMEYİ… Bu BİR olmak isteyen var mı? Öyleyse GELİN BİRBİRİMİZE DESTEK OLALIM!..
İnsan istemedikçe, insan değişmez. DEĞİŞİMİN KESİNLİKLE GÖNÜLDEN İSTENİLMESİ ZORUNLUDUR. İnsanın kalbinden geçenleri kendisinden ve Allah’tan başka kimse bilemez. İnsanlar ancak başka bir insanın cesedine baskı yapabilirler. Akıl, vicdan ve kalp hiçbir şekilde baskıya boyun eğmez. Baskı karşısında o an için değişmiş görünse bile, bir müddet sonra tekrar eski haline döner. Bundan dolayı zorlama, baskı, şiddet, terör ile yeni bir toplum oluşmaz. Zorlama ile yapılan ibadetler de aynı kapsama girer. Bu nedenle ibadet yapanlara veya yapmayanlara Dünyada herhangi bir CEZA verilmez. Yanlış dini inanışlara bir son verelim. Hurafe inançlarımızı putları parçalar gibi parçalamanın zamanı gelmedi mi? Dini bilgileri doğru kaynaktan öğrenelim. Hiçbir insanın sözüne güvenmeyelim… Onları dinleyelim. Ama DİN konusunda doğru kaynak… Yüce Yaratıcının gönderdiği İLAHİ KİTAPTADIR… Onu anladığımız lisanda okuyalım. Türkçe anlayanlar TÜRKÇE ÇEVİRİSİNİ, İngilizce konuşan ve anlayanlar İNGİLİZCE ÇEVİRİSİNİ… Veya diğerler dillerde…
Din konusunda çatışmalar, kavgalar böylece ancak son bulabilir. Kavgalar kesinlikle yanlış anlayışlardan, algılamalardan çıkmaktadır. İnsanımızın dini eğitim ve öğrenim kaynakları çeşit çeşit ve değişik rant gruplarının liderlerinin öğrettikleri ile yetindikleri için yanlış anlamalardan dolayı kavgalar çıkmaktadır. Ayrılıklar çıkmaktadır. Mezhep ve meşrep kavgalarının yegane sebebi budur. Başka bir şey değildir!..
13- İKTİSAT : Mal ve hizmetlerin değişim aracı (para) ile ifade edilmesi. Planlama + Üretim + Dağıtım + Tüketim başlıca iktisadi faaliyetleri oluşturur.
14- EDEBİYAT : Her dilin edebiyatı var. Macar dili ve edebiyatı gibi. İlgili dilin kurallarına göre yazılmış eserlerin incelenmesi konularını kapsar.
15- ANTROPOLOJİ : Kavimlerin oluşumlarını konu edinir.
|
|
D) FEN BİLİMLERİ
|
16- FİZİK : Madde ve enerjinin çeşitli durumlarını ve özelliklerini konu edinir.
17- KİMYA : Çeşitli maddelerin ve enerjinin bileşimi ile oluşan karışımları konu edinir.
18- BİYOLOJİ : Canlıların özelliklerini konu edinir. Biyolojinin birinci kanunu: Cansız maddelerden canlı oluşum isbat edilemediği için, CANLIYA GEÇİŞ YOKTUR.
Öyleyse canlıyı kim oluşturdu? Cevap: ALLAH. Biyolojinin ikinci kanunu: Türler arasında geçiş ispatlanamadığı için türler arası geçiş yoktur. Örneğin; köpekten tavuk türüne geçiş sözkonusu değildir. Öyleyse her değişik türü ALLAH yaratmıştır.
19- KOZMOLOJİ : İnsan imkanları ile ulaşabilme veya araç ve gereçlerimizle gözlemleme imkanımız olabilen uzayın derinliklerini ve içindekileri inceler.
|
|
E) PRATİK BİLİMLER
|
20- MÜHENDİSLİK BİLİMLERİ : Hendese: Hesap, Mühendis: Hesap yapan anlamına gelir. İmal edilecek makinaların hesabını yapanlara makine mühendisi, inşaa edilecek yapıların hesabını yapanlara inşaat mühendisi denildiği gibi hayatın her alanında hesabı gerektiren her konuda mühendislik dalları oluşur.
21- MİMARLIK BİLİMLERİ : Mimar; imar eden anlamına gelir. “Yeryüzünü imar edin!” ayet anlamı, yeryüzünün imar edilmesi konusunda insana teklif sunuyor.
Yeryüzünün imar edilmesi ile ilgili her konuda mimarlık dalları oluşur.
22- TIP BİLİMLERİ : Canlıların sağlığını korumak ve tedavi etmek ile ilgili tüm konular Tıp Bilimlerinin sahasına girer.
23- GÜVENLİK BİLİMLERİ : İnsanların canlarını, ırzlarını, akıllarını, mallarını, doğru bilgi alma haklarını, emniyette, güvende hissetmeleri ile ilgili tüm konular Güvenlik Bilimlerinin sahasına girer.
|
|
EVRENSEL MEDENİYET’TE İYİ İNSAN
|
Başkalarının canına, ırzına, aklına, malına, doğru bilgi alma hakkına göz diken, kasteden, zarar vermeye çalışan kişi olamaz. Tam tersine bütün insanların can, ırz, akıl, mal, doğru bilgi alma emniyetini arzu eden, karşılığını Allah’tan bekleyerek seve seve canlarıyla, mallarıyla hizmete koşan kişidir; yani hizmetkâr bir insandır…
Sadık TÜRKMEN (Araştırmacı Yazar)
01.04.2000, İstanbul
Bir cevap yazın