KUR’AN MEALİMİZİ NEDEN BÖLÜM BÖLÜM YAPTIK?!
Kur’an Allah tarafından bölüm bölüm indirilmiştir.
Biz de Meal yaparken bunu gözönünde bulundurarak “İki (ع) AYN Arasını” Bir Bölüm olarak düzenledik.
~ Dolayısıyla İlkokul, Ortaokul, Liseler ve Üniversiteler düşünüldüğü gibi Evlerde Aileler arasında da kolay ders yapılmaya uygun hale getirilmiştir.
Allah’ın adıyla
«32. İNKÂR EDEN KİMSELER dediler ki:
“Kur’an ona bir defada toptan olarak indirilmeli değil miydi?”
Biz onunla senin kalbini sağlamlaştırmak için böyle (Sure Sure,
Bölüm Bölüm) yaptık.
Onu (Kur’an’ı) ağır ağır,
anlamaya çalışarak ve içine sindire sindire oku!.
33. Onlar hiçbir misal getirmezler ki;
Biz de sana hakkı/gerçeği
ve
tefsir/açıklama olarak en iyisini getirmiş olmayalım.» [FURKAN SURESİ’nden]
Burada kâfirlerin iddiasına 33. ayette bir anlamda cevap verilmektedir. Görülüyor ki kâfirler bu peyderpey, bölüm bölüm Kur’an’ın indirilişinden rahatsız olmuşlar. Çünkü ne zaman bir şey ile Rasûl’e karşı çıksalar, illâ ki Allah onlara bir cevap vermiştir. Onun için neden böyle parça parça indiriliyor ki; hepsi birden indirilseydi ya, gibi mazeretler ileri sürmüşler. Bu rahatsızlıklarının belirtisidir.
Bölüm bölüm inmesinin sebeb-i hikmeti ise Allah tarafından ne güzel izah/tefsir edilmiştir. Onların sana mazeret olarak öne sürdüklerini en güzel ile bertaraf edelim diye böyle yaptık, der adeta…
114 sure ve 6666; başka bir sayıma göre 6236 ayet kümesinden oluşan Klavuzumuz 23 sene gibi uzun bir zaman dilimi içerisinde değişik zamanlarda gerek bir sebebe bağlı olarak gerekse hiç bir sebebe bağlı olmaksızın Yaratıcımız Allah tarafından onun ilk ve tam uygulayıcısına değişik şekillerde vahyedilmiş, indirilmiş, sure ve ayetler Mekkî veya Medenî olarak adlandırılmıştır.
İlk başta sadece Arapları muhatab alan Kur’an’ın evrensel mesajları, zaman içerisinde Arapça bilmeyen milletlere de ulaşınca, Arapça bilmeyenlerin Kur’an’ı yanlış okumalarını önlemek için noktasız ve harekesiz olan kelimelere noktalar ve harekeler kondu. Aynı zamanda yine Arapça bilmeyenlerin ayetleri okurlarken mana bütünlüğünün korunması veya yanlış manalara sebep olacak durmaları ortadan kaldırmak için ayetlerin uygun yerlerine ve sonlarına değişik anlamlara gelen durak işaretleri konulması uygun görülmüştür.
İşte bu işaretlerden birisi de (ع) AYN işaretidir. Bu işaretin iki anlama geldiği ilgili yerlerde ifade edilmektedir. Onlardan birincisi, Ayn işaretinin namazlardaki rükûya işaret etmesidir ki, eğer Kur’an okuyan namazda olur da rükû etmek isterse, onun için uygun olan bu işaretin olduğu yerde rükû etmesidir. Çünkü bu işaret, ilgili kıssanın veya konunun tamamlandığının işaretidir. İkinci anlamı ise, iki (ع) AYN arasının bir “aşır” olduğunu gösterir. Namaz dışındaki Kur’an kıraatinde de tercih edilmesi gereken, bu Ayn işaretlerinde kıraatin bitirilmesidir.
Yukardaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere, (ع) AYN durakları gerek namaz içinde gerek namaz dışında Kur’an okunduğu zaman bir kıssanın veya konunun bittiğini okuyana haber vermekte, böylece okuyan ve dinleyenler ne okuduklarını ve ne dinlediklerini anlamış olmaktadırlar. Bu incelikten haberdar olmayan hafızlar veya normal okuyucular –bilenleri tenzih ederiz- çoğu zaman sayfa başından başlarlar ve sayfa sonunda bitirirler. Halbuki anlamlar ve kıssalar sayfa başında başlayıp sayfa sonunda değil (ع) AYN durağında başlayıp yine bir sonraki (ع) AYN durağında biter.
Kur’an’ı bu gözle, yani mananın bir (ع) AYN durağında başlayıp diğer (ع) AYN durağında bittiğini düşünerek okursak, daha önceki okuduğumuz aynı ayetlerden yeni anlamlar anladığımızın farkına varacağız. Böylece Kur’an okuyuşlarımızdan ayrı bir zevk alacağız. Çünkü Kur’an’ı yeniden anlayacağız.
Bir çok insanın, özellikle Kur’an ile yeni tanışmış ve meal okumaya başlamış bir kişinin aklına gelen veya ilk başta anlayamadığı konu, Kur’an’ın ayet ve surelerinin konudan konuya geçtiği, dolayısyla da anlamak zorluğu olduğu konusu olmaktadır.
Yukarda bahsedilen (ع) AYN konseptinde okumaya başlasak bir, bazen iki (ع) AYN durağı arasında yer alan ayetlerde de farklı konulardan bahsediliyor gibi bir durum oluşuyor. Bunu nasıl izah edersiniz diye bir soru sorulursa, işte zaten bizim bu makaleyi yazma sebebimizde bu soruya cevap vermektir.
Kur’an-ı Kerim’de 556 tane (ع) AYN durağı vardır. Bu sayıya, küçük sureler de dahil edilmiş ve onlar da birer (ع) AYN olarak sayılmıştır.
Konunun anlaşılması açısından bir örnek verelim: Bakara Suresi 153-163. ayetlerin yer aldığı (ع) AYN durağındaki mesaja bakalım. Biz 176. ayete kadar verdik ki, başka bir bölümü yani ayrı bir konuyu da görebilmeniz için.
|
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
BÖLÜM 19
153. EY İMAN EDENLER!
Sabrederek
ve
salâtı ikâme ederek/namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin.
Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle/direnenlerle beraberdir.
154. Allah yolunda öldürülenlere;
“Ölüler (nimetlerden istifade edemeyenler)” demeyin.
Hayır, onlar diridirler (cennette nimetlerden istifâde ederler).
Ancak siz bunu bilemezsiniz.
155. Sizi biraz korkudan,
açlıktan,
(biraz da) mallardan,
canlardan
ve
ürünlerden eksiltme ile kesinlikle açığa çıkarırız.
Sabredenleri müjdele!
156. Onlar (o iman edenler) ki,
kendilerine bir musibet geldiği zaman:
“Mutlaka biz,
Allah’a aitiz/Allah’tan geldik
ve şüphesiz biz, O’nun huzuruna döneceğiz” derler.
157. İşte onlara (o müminlere) Rablerinden bağışlanmalar
ve
rahmet vardır ve onlar,
doğru yolu (doğru hayat tarzını) bulanların ta kendileridir.
158. SAFA ile Merve,
Allah’ın (dininin) sembollerindendir.
Onun için her kim Beyt’i hacceder veyahut umre yaparsa,
bu ikisini tavaf etmesinde ona günah yoktur.
Kim kendiliğinden bir hayır işlerse,
şüphesiz Allah; onu çok iyi bilir, karşılığını verir.
159. GERÇEKTEN indirdiğimiz açık ayetleri
ve
hidayeti (doğru hayat tarzını),
kitapta insanlara açıkladıktan sonra gizleyenlere,
işte onlara Allah da lânet eder
ve
tüm lânet edebilenler de onlara lânet ederler.
160. Ancak tövbe edenler,
durumlarını (kendilerini/kişiliklerini) düzeltenler
ve
(gerçeği) açıklayanlar müstesnâdır ki;
işte Ben,
onların tövbelerini kabul ederim.
Ben tövbeleri çok kabul eden ve çok merhamet edenim.
161. Muhakkak kâfir olup da (tövbe etmeden) kâfir olarak ölenlere,
işte onlara Allah’ın, meleklerin
ve
bütün insanların lâneti vardır.
162. Orada ebedi kalacaklar;
azapları hafifletilmeyecek ve onlara bakılmayacak da!
163. İLAHINIZ BİR TEK İLAH(Allah)’TIR!
O’ndan başka İlah yoktur.
Rahman’dır (iyiliği sonsuzdur), Rahim’dir (ikramı bol olandır).
BÖLÜM 20
164. ŞÜPHESİZ göklerin ve yerin yaratılışında;
gece ile gündüzün birbirini takip edişinde,
insanlara menfaat veren şeyle akıp giden gemilerde,
Allah’ın gökten indirip de onunla ölü toprağı diriltip
orada her türlü/her çeşit mahlukatı/canlıyı yaymasında,
rüzgarları evirip çevirmesinde
ve
gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutta,
akıllarını çalıştıran bir toplum için deliller vardır.
165. İnsanlardan kimileri vardır ki,
(Allah’a ulaşmak için Allah’tan başka aracılar edinerek)
Allah’a ortaklar koşarlar ve onları,
Allah’ı sever gibi (hatta daha çok) severler.
İman edenler ise, en çok Allah’ı severler.
Eğer zulmedenler azabı gördükleri zaman,
bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu görmüş olsalardı!
Şüphesiz ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.
166. O zaman, kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce,
kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar,
aralarındaki bütün bağlar kopacaktır.
167. Uyanlar şöyle derler:
“Bizim için,
bir dönüş olsa da bizden uzaklaştıkları gibi,
biz de onlardan uzaklaşsaydık!”
Böylece Allah;
onlara, bütün yaptıklarını pişmanlıklar olarak gösterir.
Ve onlar cehennemden çıkacak da değillerdir.
BÖLÜM 21
168. EY İNSANLAR, yeryüzündeki şeylerin helâl
ve
temiz olanlarından yiyin.
Şeytanın (ve ona uyanların) adımlarını izlemeyin.
Çünkü o, sizin için apaçık saldırgan bir düşmandır.
169. O (şeytan) size ancak kötülüğü
ve
fahşayı/hayasızlığı ve bilmediğiniz şeyleri,
Allah’a karşı söylemenizi/iftira etmenizi emreder (fısıldar).
170. Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman;
“Hayır biz,
atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler.
Peki ya ataları, akıllarını işletmeyen
ve
doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı,
(onlara uyacaklar)?
171. Kâfirlerin hali, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan,
hayvanlara haykıran o kimsenin (çobanın) hali gibidir.
Onlar (o kâfirler) sağırlar,
dilsizler
ve
körler gibidirler. Artık onlar anlamak istemiyorlar.
172. Ey iman edenler,
size rızık olarak verdiklerimin temizlerinden yiyin.
Allah’a şükredin, eğer yalnız O’na kul iseniz!..
173. Allah size ancak ölüyü,
kanı,
domuz etini
ve
Allah’tan başkası (putları) adına kesileni haram etmişti.
Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin
ve
zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa,
ona günah yoktur.
Şüphesiz Allah; çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
174. ALLAH’ın Kitap’tan indirdiği şeyleri gizleyip de,
onunla az bir değeri/dünyalığı satın alanlar var ya,
işte onlar karınlarına ancak ateş dolduruyorlar.
Allah kıyamet gününde onlarla konuşmaz
ve
onları temize çıkarmaz. Onlar için çok acıklı bir azap vardır.
175. İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı,
bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır.
Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!)
176. Bu da Allah’ın,
Kitabı hak olarak indirmiş olması sebebiyledir.
Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise
derin bir ayrılık içindedirler.» [BAKARA SURESİ’nden]
Burada iman edenlere SABIR ve NAMAZ ile yardım istemeleri emredilir. Daha sonra sabrın en çok gösterilmesi gereken yerler sayılır: Savaş, korku, açlık, mal ve canlardan eksiltme. Ve sabredenlere müjde verildikten sonra (ع) AYN durağı bitmeden konu sanki değişmiş gibi SAFA ve MERVE’den bahseden 158. ayet gelir. Halbuki aslında konu değişmemiştir. Çünkü (ع) AYN durakları konunun bütünlüğü için konur. Öyleyse buradaki konu bütünlüğü nasıl sağlanıyor?
Tekrar hatırlarsak, bölüm sabır ve salat ile yardım istenmesinin emri ile başladı. Tarihte bu yardımı isteyenlerin başında da Hacer validemiz gelmektedir. Allah Teala burada Safa ve Merve’yi zikrederek sabredenlere Allah’ın nasıl yardım ettiğine örnek veriyor. Bu sabrın sonunda verilen mükafat aynı zamanda bizim hac ibadetimizin bir parçası oluyor. Dolayısıyla konu bütünlüğü bozulmuyor.
Kur’an’ın muhteviyatı/içine aldığı konular hakkında yazılan kitaplarda konu, 3 ile 100 arasında başlıklara ayrılmış.
Tek kelime ile ifade edecek olursak “birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirilen” (39/23) Kur’ân’ın temel konusu TEVHİD ‘dir. Bu cevabı üç kelime ile verirsek, Kur’ân’ın temel konuları: Tevhid, Risâlet ve Ahiret. Bu cevabı 7 kelime ile verirsek, Kur’ân’ın temel konuları “seb’u’l-mesânî = tekrarlanan yedi” (15/87) olarak. Başka bir görüşe göre de bu tekrarlanan yedinin Fatiha Sûresi olduğudur. Bize her iki görüş te uygun gelmektedir. En doğrusunu Allah bilir.
1. Allah (Tevhid) x Sahte Tanrılar (Şirk)
2. Peygamberler x Sahte Otoriteler
3. Vahiy (Kitaplar) x Atalar Dini, Bozulmuş Dinler
4. İnananlar x İnanmayanlar
5. İtaat x İsyan
6. Yardım x Ceza (Dünyada)
7. Cennet x Cehennem (Ahirette)
Bu gözle Kur’an yeniden okunursa, her sayfada bunların hepsinden veya bir kaçından bahsedildiği görülecektir.
_____________________________________
Yazı içeriği olarak: Araştırmacı Mahmud SALİH kardeşimizden yararlanılmıtır. Meal olarak ta; Sadık TÜRKMEN’in Meali’nden faydalanılmıştır. Her ikisine de katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
Bir cevap yazın