rulet sayi tahmini bahis siteleri

Hz. Adem (as), çocukları ve çocuklarının evlilik meselesine dair uydurulan yalan hikâyelere karşılık Kur’ani Gerçekler!..

11 Haziran 2012, Çeşitli Görüşlerimiz, 14 Yorum »

Hz. Adem, çocukları ve çocuklarının evlilik meselesine dair uydurulan yalan hikâyelere karşılık Kur’ani Gerçekler!..

 

Hz. Adem’in yaratılması sonrasında, Adem Neslinin çoğalması ile ilgili:  “Bugün evlilik sistemi ve neslin çoğalması nasılsa; o gün de aynıydı: Çünkü Allah’ın Sünneti’nde, Yaratış Kanununda, Yasasında asla bir değişme bulamaz/göremezsiniz!..”

 

Bugün bir arkadaşım telefon ile bir konuda danışmanlık aldı. Çalıştığı işyerinde bir konuda tartışma yapmışlar ve çok rahatsız olmuş. Müslümanım diyen insanların böyle inanışlara sahip olmaları kendisini çok üzmüş.

Dili döndüğünce meseleyi izah etmiş. Bizim Mealimizdeki dipnottan bazı bilgileri de aklında kaldığı kadarıyla ilgili kişilere iletmiş.

Biz de konuyu ihtiyaca binaen (bir anlamda o arkadaşımız ayrıca yararlansın için) buraya taşımak durumunda kaldık. Tabi aynı zamanda bu konuda uydurma hikayelerden oluşan bilgiye sahip insanlar için de bir bilgi desteği olmuş olur diye düşünüyoruz.  Daha önce yine sitemizde aynı meseleyi kısmen ele almıştık. Bir kez daha meseleyi detaylıca ele alalım istedik, umarız faydalı oluruz.

 

|

HZ. ADEM’İN ÇOCUKLARININ,
KARDEŞLERARASI EVLİLİKLERİ BİR İFTİRADAN İBARETTİR!..

Bu konuda bilinen ve anlatılan hikaye şöyle geçer kitaplarda:

«Hz. Adem’in (a.s) çocukları nasıl evlendi?

Adem Peygamberin çocukları nasıl evlenip çoğaldı?!

Hz. Adem ilk insan ve ilk peygamberdir. Allah ona da bir din ve şeriat göndermiş ve öğretmişti. O da Allah’ın kendisine gösterdiği şekilde hareket ediyordu. Cenab-ı Hak, Hz. adem’in çocuklarının birbirleriyle evlenmesini de bir zaruretten dolayı helal kılmıştı. Çünkü insan neslinin artması gerekiyordu. Başka insan da olmadığına göre, bir zaruret olarak kardeşlerin birbirleriyle evlenmesi gerekiyordu. Bu adet bir süre devam etti fakat insanlar çoğalınca böyle bir evliliğe ihtiyaç ve zaruret kalmadı ve bu tatbikat da kalkmış oldu.

İnsanlar Hz. Adem’le Hz. Havva’dan doğarak çoğalmışlardır. Havva anamız hep ikiz doğum yapıyordu. Bunlardan birisi erkek, diğeri de kızdı. Hz. Adem, aynı anda doğan ikizleri, bir önce veya bir sonra doğan ikizlerle evlendiriyordu. 

İkizlerin birbirleriyle evlenmesi yasaktı. Yeryüzünde işlenen ilk cinayet olan Kabil’in Habil’i öldürmesi, kendi ikizi olan kız kardeşiyle evlenmek istemesi üzerine gelişen olayların bir sonucu oldu.  (Alıntı)» 

|
Bu iftirayı uyduranlar kesinlikle İSLÂM TOPLUMUNU ve DÜNYA İNSANLIĞINI ifsat etmek (zihinleri karıştırmak, kalplere şüphe düşürmek ve en önemlisi de Allah hakkında kuşkuya yöneltmek) amaçlıdır.

Allah’ı (Allah kendisini Kur’an’ında en güzel şekilde tanıtmıştır) gereği gibi tanımamaktan kaynaklıdır. Zaten MÜFSİD ve KAFİR olan zihniyet için Allah’ı gereği gibi tanıma diye bir ihtiyaç söz konusu olamaz. Ki bana göre onlar Allah’ı aslında çok iyi tanımaktadırlar. İnsanların zihinlerinde O ALLAH GERÇEĞİNİ nasıl ifsat ederiz diye bu ve benzeri FİTNE TOHUMLARI ekmekte, atmaktadırlar insanoğlu ve insan kızının zihniyetine. Bu da şeytanın adamlığını yapmaktır açıkça…

|

|

MAALESEF BU KONUDA GEREK GÜNÜMÜZ ULEMASI 
ve
GEREKSE GEÇMİŞ ULEMAMIZDAN İNSANLAR ÇOĞU BU HATAYA DÜŞMÜŞLERDİR

|
Abdulaziz BAYINDIR Hocamız da maalesef üzülürek söylüyoruz bu geleneğe uyanlardan. Yani Adem as. ‘ın şeriatının öyle olduğunu savunanlardandır kendisi… Umarız konuyla ilgili ciddi bir araştırma yaparak bu görüşünden vazgeçerler.

Hele değerli Hocamızın en son kullandığı: “Yani Allah bu kararını verirken bize mi soracaktı?!..” cümlesi doğrusu düşündürücü…

 ||

Bir arkadaşımızın bize gönderdiği videoya göre Sayın Mustafa İSLAMOĞLU da bize yakın bir görüşe sahip:

|

Google’dan yeni ulaştığım Ali Rıza DEMİRCAN Hocamızın da bu konudaki görüşü şöyledir ve bize daha yakındır. Çünkü kardeşler arası ilişkiyi/evliliği kabul etmiyor ve diyor ki: İnsanlar çoğaldı ve topluluklar oluştu diyor:

|

HZ. ADEM’İN YETİŞKİN OLARAK YARATILDIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ. Bu konuda Hocamızla hemfikiriz…

 

|

HZ. ADEM’İN İLK YARATILIŞ HİKAYESİ KUR’AN’DA ŞÖYLEDİR

|

Allah’ın adıyla

|

«1. Elif, Lâm, Mîm, Sâd.

 |

2. (EY MUHAMMED/EY İNSAN!)

Bu, sana/size indirilen bir kitaptır.

Onunla uyarman[ız]dan

ve

inananlara öğüt vermen[iz]den dolayı,

göğsün[üz]de bir sıkıntı olmasın.

3. Rabbinizden size indirilene uyun.

O’ndan başka velilere uymayın!

Ne kadar az öğüt alıyorsunuz!

 

4. BİZ kentlerden nicelerini helâk ettik!

Azabımız onları gece yatarlarken/uyurlarken

veya

gündüz daldıkları an yakalayıverdi!

5. Azabımız onlara gelince onların çağırışları/feryatları:

“Biz gerçekten zalimlermişiz” demelerinden,

başka bir şey olmadı.

 |

6. KENDİLERİNE elçi gönderilmiş olanlara soracağız.

Gönderilen(elçi)lere de elbette soracağız.

7. Ve mutlaka onlara bir bilgi ile haber vereceğiz.

Çünkü Biz, olup bitenden habersiz değildik.

8. O gün tartı gerçektir.

Kimin tartıları ağır basarsa,

işte onlar kurtulanlardır.

9. Kimin de tartıları hafif kalırsa,

işte onlar kendilerini kayba uğratanlardır;

ayetlerimize karşı zalim olmalarından dolayı!

 

10. DOĞRUSU sizi yeryüzünde yerleştirdik

ve

orada size geçimlikler kıldık.

Ne kadar da az şükrediyorsunuz!» [ARAF SURESİ’nden]

 

«11. SİZİ yarattık sonra size şekil verdik, sonra da meleklere:

“Adem’i selamlayın” dedik,

İblis’ten başka hepsi derhal selamladılar.

O selamlayanlardan olmadı.

12. (Allah) buyurdu ki:

“Selamlamandan seni alıkoyan nedir? Sana emrettiğim halde!”

Dedi ki: “Ben ondan daha üstünüm/hayırlıyım/iyiyim;

beni ateşten yarattın onu ise çamurdan yarattın.”

13. (Allah) buyurdu ki: “Hemen in oradan.

Orada büyüklenmek senin ne haddine! Haydi, hemen çık!

Çünkü sen alçaklardansın/aşağılanmışlardansın!”

14. İblis: ”Tekrar dirilecekleri güne kadar bana mühlet ver” dedi.

15. Allah: “Sen mühlet verilenlerdensin” buyurdu.

16. (İblis) dedi ki: “Görürsün,

ben de gidip onları/kullarını saptırmak/azdırmak için,

doğru yolunun üzerine oturacağım/pusuya yatacağım.

17. Sonra da muhakkak onlara önlerinden ve arkalarından,

sağlarından ve sollarından yaklaşacağım.

Onların birçoğunu şükredici bulamayacaksın!”

18. (Allah) buyurdu ki: “(Güzellik yurdundan) kınanıp alçaltılmış

ve

kovulmuş olarak çık oradan!

Onlardan kim sana uyarsa,

kesinlikle cehennemi sizinle dolduracağım.”

|

19. “VE EY ÂDEM! Sen ve eşin cennette (güzellik yurdunda) yerleş!

Dilediğinizden yiyin

ve

şu ağaca sakın yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.”

20. Şeytan onlara,

o ikisinin örtülü avret/ayıp yerlerini açmak/açtırmak için,

vesvese verdi.

Dedi ki: “Rabbiniz sizi bu ağaçtan, siz iki melek olursunuz

veya

(burada) ebedi kalıcılardan olursunuz diye yasakladı.”

21. “Ben size nasihat edenlerdenim” diye de onlara yemin etti.

22. Böylece ikisini aldatarak yerlerinden etti.

Ağaçtan (haram/yasak olan şeyden) tattıkları zaman,

avret mahalleri/ayıp yerleri kendilerine beliriverdi; üzerlerini,

cennet yapraklarından üst üste koyarak örtmeye çalıştılar.

Rableri onlara seslendi:

“Ben size o ağaçtan (tatmayı) yasak etmemiş miydim?

Ve size, şeytan sizin apaçık düşmanınızdır dememiş miydim?”

23. Dediler ki: “Rabbimiz!

Biz nefislerimize zulmettik/kendimize haksızlık ettik,

eğer bizi bağışlamazsan ve bize merhamet etmezsen,

elbette ki biz hüsrana uğrayanlardan oluruz.”

24. (Allah) buyurdu ki: “Birinizin,

diğerinize yapabileceği düşmanlığa dikkat ederek inin!

Yeryüzünde, sizin için bir süre yerleşim

ve

bir süreye kadar da geçim vardır.”

25. Buyurdu ki: “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz

ve

yine oradan çıkarılacaksınız.”» [ARAF SURESİ’nden]

|

«116. HANİ, Biz meleklere buyurmuştuk:

“Âdem’i selamlayın/önünde saygı ile eğilin!”

İblis dışında hepsi derhal selamladılar. O diretti.

117. ”Ey Âdem!” dedik. “Bu sana ve eşine bir düşmanlık yapıp,

sakın sizi cennetten çıkarmasın! Sonra çok sıkıntı çekersin!

118. Şüphesiz ki orada aç ve çıplak kalmayacaksın.

119.Orada susamayacaksın

ve yükselen güneşin sıcağından etkilenmeyeceksin.”

 |

120. NİHAYET şeytan ona vesvese verdi; “Ey Âdem!” dedi:

“Sana sonsuzluk ağacını

ve

gücünü yitirmeyecek bir mülkü/krallığı göstereyim mi?”

121.Ondan ikisi de yediler.

Böylece hemen çıplaklıkları kendilerine görünüverdi.

Cennet yaprağıyla üzerlerine örtmeye başladılar.

Âdem, Rabbine asi oldu da (başına gelenlere) şaşırıp kaldı.

122. Sonra Rabbi onu seçti,

tövbesini kabul etti ve onu doğru yola iletti.

123. (Allah) buyurdu ki: “İkiniz de oradan aşağı inin.

Birinizin diğerinize yapabileceği düşmanlığa dikkat ederek!..

Benden size bir kılavuz geldiğinde,

kim kılavuzuma tâbi olursa sapmaz ve sıkıntıya düşmez.

124.Kim Benim zikrimden yüz çevirirse;

onun için stres dolu/sıkıcı/mutsuz bir hayat vardır

ve kıyamet günü onu kör olarak haşrederiz.”

125. ”Rabbim” dedi:

“Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben görür idim.”

126. (Allah) buyurdu ki: “İşte böyledir. Ayetlerimiz sana geldi.

Oysa sen onları unuttun (görmezlikten geldin).

Sen de bugün işte böyle unutulursun.”

127. İşte Biz ölçüsüzce davrananları

ve

Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız.

Elbette, ahiret azabı daha şiddetlidir ve süreklidir/sonsuzdur.» [TAHA SURESİ’nden]

|

«61. HANİ, bir zaman meleklere demiştik:

“Âdem’i selamlayın/önünde saygıyla eğilin.”

İblis’ten başka hepsi derhal saygıyla eğildiler/selamladılar.

O dedi ki: “Çamur olarak yarattığın kimseyi selamlar mıyım?”

62. Dedi ki:

“Benden üstün kıldığın şu kimseyi gördün mü?

Eğer kıyamet gününe kadar beni ertelersen;

bir kısmı hariç onun zürriyetini kötü işlere sürükleyeceğim.”

63. (Allah) buyurdu:

“Çekil git!

Onlardan her kim sana uyarsa,

şüphesiz sizin cezanız cehennemdir, uygun bir ceza olarak!

64. Onlardan,

gücünün yettiği kimseleri sesinle yerinden oynat.

Atlılarınla, yayalarınla onlara yaygara yap.

Mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol. Onlara sözler ver!”

Şeytan, onlara aldatmaktan başka bir söz vermez ki!

65. “Gerçek kullarıma gelince;

onların üzerinde senin hiçbir zorlayıcı gücün olamaz!”

Vekil/koruyucu olarak Rabbin daha layıktır!» [İSRA SURESİ’nden]

|

«50. VE (HATIRLA Kİ) Biz bir zaman meleklere:

“Âdem’i selamlayın/önünde saygı ile eğilin” demiştik.

İblis dışında hepsi saygı ile eğildiler/selamladılar.

O (İblis), cinlerden (algılayamadığınız varlıklardan) idi.

Rabbinin emrinden/sözünden/söylediğinden dışarı çıktı.

Onu ve soyunu Benim dışımda dostlar mı ediniyorsunuz?

Oysa onlar, sizin için saldırgan bir düşmandırlar.

Ne kötü bir değiştirmedir!

51. Ben onları göklerin, yeryüzünün

ve

kendilerinin yaratılmasına da şahit tutmadım.

Ben, saptırıcıları destekçi olarak tutmuş değilim!

52. O gün Allah der ki:

“Bana ortak zannettiğiniz ortaklarımı çağırın.”

Onları çağırdılar fakat kendilerine cevap veremediler.

Biz onların aralarına bir uçurum koyduk.

53. Suçlular ateşi görmüşler,

artık onun içine gireceklerini anlamışlardır.

Fakat kaçıp kurtulacakları bir yer bulamamışlardır.» [KEHF SURESİ’nden]

|

«30. İŞTE O ZAMAN Rabbin meleklere demişti:

“Şüphesiz Ben yeryüzünde halifelik[*] oluşturacağım.

(Meleklerin içinden Allah’a muhalefet ederek öne çıkan İblis),[*]

dedi ki: “Orada bozgunculuk yapacak,

kan dökecek birini mi oluşturuyorsun?

Oysa biz Seni,

hamd ile (yaptığı herşeyi yerli yerince güzel yapan olarak),

tesbih edip yüceltiyoruz

ve Seni gereği gibi övüyoruz/seviyoruz.”

(Allah da): “Şüphesiz Ben, sizin bilmediğinizi bilirim” dedi.

31. Ve Adem’e, bütün varlıklara isim verme kabiliyeti lütfettik.

Sonra onları meleklere arzederek: “Eğer biliyorsanız,

haydi Bana bunların isimlerini bildirin” dedik.

32. (İblis’in bu itirazına karşılık Meleklerin hepsi):

“Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız.

Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur.

Şüphesiz Sen, herşeyin hikmetini (gerçeğini) bilensin” dediler.

______________________________________
 [*] Halife: Önceki nesillerin yerine geçen ve yeryüzünü kullanan ölümlü

bir insan demektir. Bilindiği üzere birinin kullandığı toprakları, o ölünce

başka birisi kullanır. Nitekim her yüzyılda bir nesil mezarlığa taşınır.

Ve şehri, yeni gelen insanlar (halifeler) kullanır. Halife; Allah’ın

yeryüzündeki temsilcisi değil, sadece bir kuludur.
 |

Melekler: Allah’a itaatkâr varlıklardır. Hiçbir şekilde karşı gelmezler.
|

İblis: “İblis hariç/bundan kaçındı!” şeklinde 87/34’te ortaya çıkar.

Şeytan: 87/36’da: “Şeytan (İblis) ikisini(n de ayağını) oradan kaydırdı”

ifadesiyle karşımıza çıkar. Adı ‘İblis’ iken birden ‘Şeytan’ olur.

 |

|

33. (Allah şöyle) dedi:

“Ey Adem! Onlara, bunların isimlerini haber ver/bildir.”

(Adem de) meleklere,

onlara (varlıklara) isim vererek (meleklere) bildirdi.

(Allah) buyurdu; “Size göklerin

ve

yerin gaybını (gizliliklerini) şüphesiz ki Ben bilirim;

açığa vurduklarınızı da gizlediğiniz şeyleri de Ben bilirim,

dememiş miydim?”

34. O zaman/bundan sonra meleklere:

“Adem’i selâmlayın/önünde saygı ile eğilin”[*] demiştik.

Derhal saygı ile eğildiler/selâmladılar,

(Ancak kibirlenip muhalefet eden) İblis hariç/bundan kaçındı!

Direndi, büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.

 |

________________________________
[*] Genelde bu ve benzeri ayetlere: “Adem’e secde edin” manâsı verilir.

Arapça’da “SECDE” kelimesi müşterek bir kelimedir. Cümledeki yerine ve Kur’an’ın çelişmezliğine göre;

a) Allah’a secde. Birşeyler veya verilen bazı nimetler ya da birileri için Allah’a yapılan şükür secdesi. Yusuf as.’ın önünde Allah’a yapılan şükür secdesi gibi.

b) İtaat etmek, tanımak.

c) Boyun eğmek, kabullenmek.

d) Kullara selam secdesi yapmak.

e) Saygı secdesinde bulunmak. Saygıdan yere kapanmak. Saygı ile eğilmek (Hz. Yusuf’u, kardeşlerinin eğilerek selamlaması gibi).

f) Başka bir kavle göre de; “Adem’de bütünleşin/birleşin”. İblis; “Neden Adem’de bütünleşecekmişiz?”, sorusu ve karşı çıkışıyla Allah’a asilerden oldu.

“Neden bende değil de Adem’de bütünleşiliyor? Oysa ben ondan daha hayırlıyım/iyiyim. Onu çamurdan beni ateşten yarattın” diyor. Yani, bir anlamda neden Adem’in neslini şöhret/popüler yapıyorsun da benim neslimi yapmıyorsun demek istiyor. İşte İblis, bundan sonra ŞEYTAN diye anılıyor. (bkz. Bakara: 36)

İbadet maksadıyla yapılan secde ise: Yalnız Allah’a yapılır.

Öyle olunca: “Adem’e secde edin” emrini, ADEM’İ KIBLE EDİNİN diye de algılamamız mümkün… Adem burada Allah’ın işâretiyle KÂBE konumundadır.

Bizde hoş karşılanmasa da bazı toplumlarda büyüklere/krallara ve kutsal bilinen insanlara saygı secdesi (selâmlaması) yapılmaktadır. Budizm’de, Budistlerce kutsal bilinen kişilerin heykelleri önünde kapanarak yaptığı secde gibi.

Japonlar’ın birbirlerini karşılama selamlaması ise hafifçe öne doğru eğilmektir.

Benim kanaatime göre SECDE kelimesi müşterek bir kelime, AYET ise Müteşabih bir Ayet’tir… Allah ne kastettiyse biz ona iman ediyoruz..

En doğrusunu Allah bilir.

 |

35. VE (sonra) dedik ki: “Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin.

Orada dilediğiniz gibi/istediğiniz yerden serbestçe yiyin.

Ancak şu ağaca (haramlara/size yasaklanmış şeylere) yaklaşmayın!

Yoksa zalimlerden olursunuz…

36. Şeytan (İblis) ikisini(n de ayağını) oradan kaydırdı, böylece;

(her) ikisini(n) de bulundukları yerden çıkar(ılmasını sağla)dı.

Biz de dedik: “(Konakladığınız yerden) birinizin,

diğerinize yapabileceği düşmanlığa dikkat ederek inin.”

Arzda/yeryüzünde sizin için bir süre yerleşim

ve

bir süreye kadar da geçim vardır.

37. Adem Rabbinden birtakım kelimeler öğrendi ve yalvardı.

Rabbinin (vahiy ile kalbine bıraktığı) kelimeleri aldı.

O da tövbesini kabul etti.

Şüphesiz Allah tövbeleri kabul eden merhamet sahibidir.

38. “Hepiniz oradan ininiz” dedik.

Eğer Benden size hidâyet/bir yol gösterici gelirse,

kim de yol göstericime/hidayetime tabi olur/uyarsa

artık onlar için korku yoktur.

Ve (onlar) üzülmeyeceklerdir de!..

39. Küfredip bizim ayetlerimizi yalanlayanlar,

işte onlar ateş halkıdır.

Onlar orada ebedi olarak kalacaklar.» [BAKARA SURESİ’nden]

|

|

ADAM AS.’IN İKİ OĞLUNUN GERÇEK HİKAYESİ İSE ŞÖYLEDİR
(Kızkardeşlerinden sebep çıktı hikayesi de tamamen yalındır).

|

Allah’ın adıyla

|

«27.  (EY MUHAMMED!)

Onlara, iki ademoğlunun (insanın) haberini gerçek olarak oku:

Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da,

birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti.

Kurbanı kabul edilmeyen;

“Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti.

Öteki; “Allah ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan

kabul eder” demişti.

28. “Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da

ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim.

Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”

29. “Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da,

kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın.

İşte bu zalimlerin cezasıdır.”

 |

30. DERKEN nefsi onu, kardeşini öldürmeye sevketti de

onu öldürdü ve böylece kaybedenlerden oldu.

31. Nihayet Allah ona kardeşinin ölmüş cesedini

nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için

yeri eşeleyen bir karga gönderdi.

“Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup ta

kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?” dedi.

Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.

32. Bundan (biri diğerini öldüren iki kişiden) dolayı,

İsrailoğullarına şunu bildirdik:

“Kim bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde;

bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse,

o sanki, bütün insanları öldürmüş gibidir.

Her kim de birini kurtarmaya vesile olursa,

sanki bütün insanları kurtarmaya vesile olmuş gibidir.

Andolsun ki, onlara rasûllerimiz apaçık deliller

(Rasûllüğün Belgelerini) getirdiler.

Ama onlardan birçoğu,

bundan sonra da (halâ) yeryüzünde malları

ve canları israf (aşırılıkla yok) etmektedirler.

33. Allah’a ve Rasûlüne savaş açanların,

yeryüzünde saldırganlık/teröristlik yapanların cezası;

ancak öldürülmeleri yahut asılmaları

veya

ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi,

yahut o yerden sürülmeleridir.

Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir.

Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.

34. Ancak onları ele geçirmenizden önce

tövbe edenler bunun dışındadırlar.

Artık Allah’ın çok bağışlayıcı,

çok merhamet edici olduğunu bilin.» [MAİDE SURESİ’nden]

 |

 |

Allah’ın Sünnetinde/Yasasında asla bir değişiklik göremez/bulamazsınız!..

|

Allah’ın adıyla

«43. (…) Allah’ın sünnetinde/uygulamasında,
asla bir değişiklik bulamayacaksın. (…)» [FATIR SURESİ’nden]

 

Bir tartışma konusu olan HZ. ADEM’İN ÇOCUKLARININ EVLİLİKLERİ konusu, yüzyıllardır Ümmetin problemi haline gelmiştir.

Bizim kanaatimiz; aşağıda verilen ayete dayanarak BİRDEN FAZLA ADEM/İNSAN YARATILMIŞTIR, yönündedir… Dolayısıyla her bir insan BAĞIMSIZ BİR AİLE haline getirilmiştir. Onların çocukları da bugün olduğu gibi birbiriyle evlenebilmişlerdir.

Oysa Allah; Kur’an’ında: Allah’ın Sünneti’nde/Yasasında bir değişiklik bulamazsınız, buyurur.

Bugün insanlararası evlilik nasıl gerçekleşiyorsa o gün de (yani İLK İNSANLAR zamanında da) aynı şekilde olmuştur, inancındayız.

 

Allah’ın adıyla
 

1. EY İNSANLAR!
Sizi bir tek nefisten/döllenmiş yumurtadan/hücreden yaratan
ve
eşini de ondan (aynı döllenmiş yumurtadan/hücreden) yaratan,
ikisinden de (yeryüzünün her tarafına yayarak aile oluşturan);
çok sayıda erkek[*]
ve
kadın[*] yaratarak yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının!
Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz,
Allah’a karşı gelmekten ve
akrabalık[*] bağlarını koparmaktan sakının.
Şüphesiz Allah üzerinizde bir gözetleyicidir.» [NİSA SURESİ’nden]

|

________________________________________________
[*] Bu ayet; ilk İnsanın, Eşinin ve Soyunun ‘ilk yaratılışından’ bahseder. Bugün;
kardeş olduklarını bilenlerin evlenmesi, tüm dünya ülkelerinde ve dinlerinde
yasaktır (haramdır), suçtur. Dolayısıyla, insanlık tarihinin başlangıcında
bu tür evliliklerin yapılmış olması görüşüne katılamıyoruz.

İlk İnsan ve Eşi bu dünyada bir yetişkin olarak yaratılmıştır. Dünya cennetine/
bahçesine yani zahmetsizce yaşayacakları cennete yerleştirilmişlerdir.
Ve sonra bir günah sebebiyle zahmetli/zor bir geçim olan dünya hayatı ile
yüzyüze kalmışlardır. Çoğalma meselesine gelince: Mesela Allah; ilk yaratılanları
tek bir ümmet/topluluk olarak, ayrı ayrı çok sayıda/binlerce yetişkin
erkek ile; yine çok sayıda/binlerce ayrı ayrı yetişkin kadın olarak yaratmış
olabilir ve bunların her biri evlendikten sonra farklı birer aile olmuş
olabilirler. Dolayısıyla; farklı olan bu ailelerden meydana gelen çocuklardan
birinin diğeriyle evlilik yapmış olması muhtemeldir ve gayet doğaldır.

Akla, mantığa ve kalbe temiz gelen görüş budur, diye düşünüyoruz.

Allah’ın Sünnetinde/Yasasında bir değişiklik olmaz. Yine de en doğrusunu Allah bilir.
(İniş Sırasına Göre Kur’an, Akıl ve Bilim Işığında Türkçe Çeviri, Sh. 606)

 

 

“Hz. Adem (as), çocukları ve çocuklarının evlilik meselesine dair uydurulan yalan hikâyelere karşılık Kur’ani Gerçekler!..” için 14 cevap

  1. selim yavuz dedi ki:

    Ademi insan soyu olarak ele aldığımızda sanırım sorun çözülür.O zaman Ademin çocuklarını evlendirmek zorunda kalmayız.Allah aynı anda birçok insan yarattı.Zümer.6 daki enamıda yalnızca hayvan olarak düşünmeyip insan olarakta ifade ettiğimizde de sorun çözülür.çiftler yarattı olur o zaman.

  2. Eymen Efe dedi ki:

    Sayın Hocam,
    Allah sizden razı olsun. Maalesef toplumun çok yanlış bildiği ve maalesef din haline getirdiği, yanlış bir görüşü irdelemişsiniz. Bu konu hakkında geçenlerde bir kitap çıktı, incelemenizi tavsiye ederim.
    Adem’in Çocukları, Çizgi yayınevi. O da bu konuya açıklık getiriyor. Ben yazarın bir konferansına gitmiştim. Oradan aklımda kalmış.
    Allah razı olsun, çalışmalarınızda başarılar.

  3. Kasım Çelik dedi ki:

    Selim Yavuz Bey’in yorumuna katılıyorum, zira Kuran bütünlüğünde konu incelendiğinde, Adem isimli bir gerçek şahsın olmadığı, ademin insan soyu olduğu anlaşılacaktır. Zira, eğer Adem gerçek şahıs olsaydı Allah Ademe de vahiy indirdiğini ve Ademin de bu vahyi eşine ve çocuklarına öğrettiğini, tebliğ ettiğini görürdük. Ancak, kuranda bu yönde bir husus bulunmamaktadır. Çünkü kuranda her bir peygamberi anlatırken peygambere vahyedildiği ve peygamberin de aldığı vahiy hükümlerini toplumuna anlattığı, tebliğ ettiği, toplumundaki bazı kimselerin inanmakla birlikte bazılarının da iman etmedikleri anlatılır. Halbıki Adem kıssasında böyle bir tbalo yoktur. Sonra, Allah kuranda kardeşlerin evlenmesini yasaklamışken Ademin çocuklarını bu hükme rağmennasıl evlendirmiştir. Buna göre Adem Allahın ilahi yasasını çiğnemiş olmaktadır. Allah da bu yanlış ameli doğrulamış gibi yanlış bir anlam ortaya çıkmaktadır. Allahın yasaları kıyamete kadar değişmeyeceğine göre, Ademin gerçek şahıstan ziyade insan soyu olduğu, insanın dünya üzerinde aynı zaman periyodunda bir çok noktada insan türlerinin yaratıldığı, daha sonra bu türlerin birbirleriye kaynaşarak, tanışarak evlenip çoğaldıkları ve günümüze kadar da bu şekilde geldiği açıktır. Selamlar

  4. Turgay Şahin dedi ki:

    Gafur ve Rahim olan Allahın adı ile,
    Öncelikle sitenizde yayınlanan bazı bilglerin hadis ve Kuran işığından uzak, zan ile verilmesi beni çok üzdü. Günümüze kadar ulaşan Peygamber efendimizin (SAV) çeşitli kaim hadisleri var. Bunların bir kısmı ise Kütübi Sitte’de çok güzel bir şekilde açıklanmıştır.
    Hz. Adem (AS) topraktan yaratıldığı ve tüm insanlığın onun zürriyetinden olduğu (hadis ve ayetler ile) hiç şüphesiz aşikardır. Kendimizi aşıp, farklı yorumlar yapmamız bizi islamdan, Aziz ve Celil olan Allah’tan uzaklaştırı. Anlamadığımız tüm konularda, Allaha teslim olup, yalnız O’na güvenmemiz gerekir.
    Lütfen bir konuda araştırma yapıp emin olmadan, kesin bir bilgiye sahip olmadan zan ile hükümler vermeyelim.

    • Sadık TÜRKMEN dedi ki:

      İlginiz ve kıymetli yorumunuz için teşekkür ederiz…

      ZAN üzere hükmetsek ne diye koyalım bu konuyla ilgili görüş ve düşüncelerimizi… Hz. Peygamber (sav)’e aidiyeti meçhul olan sözlere biz ZAN olarak bakıyoruz… Birileri o şekilde uydurmuş olabilir, olamaz mı? Sizin bu konuda kesin bir deliliniz var mı? Allah Rasulüne atfedilen bir sözü kesin Peygamber söylemiş gibi kabul etmeniz: ZAN ÜZERE HÜKÜM ETMİŞ OLMANIZI GÖZTERMEZ Mİ?

      Biz en azından Ayetlerden çıkardığımız sonuç üzere bir görüş beyan ediyoruz: İsabet edersek ne alâ, etmemişsek umarız Allah bizi ondan daha iyisine (iyi anlayışa) sahip kılar dua eder; KAVRAYIŞIMIZI ARTTIRIR…

      Fıtrata aykırı olan bir şeyi Allah Rasulü asla söylemez… Kardeşin kardeş ile evliliğini asla kabul edemeyiz… Bu görüşümüzde ya isabet ettiysek ve sizler bu görüşünüzde hatalı iseniz?!

      Bugün nasıl ki böyle bir anlayış: KALBİNİZDE HEMEN ANINDA BİR TİKSİNTİ YARATIYOR, o gün de bir insan böyle bir şey ile muhatap olduğunda aynı tiksintiyi duymaz mıydı?

      ALLAH’IN KANUNUNDA/SÜNNETİNDE ASLA BİR BİR DEĞİŞME GÖREMEZSİN, buyurur Yüce Allah Kitabında…

      Bu ayeti iyi düşünmekte fayda var.

      Tekrar ilginize teşekkür eder; AYETLER DOĞRULTUSUNDA konuyu tekrar düşünmenizi öneririz… Biz ilim üzere konuya bakıyoruz ve değerlendiriyoruz…

      • rıdvan dedi ki:

        sayın hocam bu konu gerçekten şu anki toplumumuz da kulaktan dolma bilgilerle isalm dinini raştırmadan yapılan yorumlardır kuran da dikkatle incelendiyin de kesinlik le aile içi evliliye raslanılmamıştır çok merak ettimben de ama sağolsun ilahiyatçı mehmet okumuş hoca kesin bilgi veriyor ayetler doğrultuusn da buna mutakip bu dönemin incil i ne bakmak ta fayda var islam toplumuna bunun nereden girdiyi fikir olarak ben baktım orada bu söz yani kardeş ler evliliyinden dolayıinsanların çoğalması konusu var fakat ne hikmetse kesin bi bilgide veremiyor desem yeridirmustafa hocanın islam oğlunun açıkladıgı sizin sitenizde bulunan vaazındada ama geniş olarak prof mehmet okumuş hocanın youtube deki videoyu dinlemelerin de faHz Adem’in Çocukları Çaprazlama Mı Evlendi / Mehmet Okuyan / Caner Taslamanyda var.mehmet okumuş adem in çocuklarının evlenmesi

  5. Turgay Şahin dedi ki:

    Esselâmü Aleyküm Sadık Bey,

    Öncelikle yanlış anlaşıldığımı belirtmek isterim. İki farklı konuda size düşüncelerimi anlatmaya çalışacağım.
    Dünkü yazımda size, Âdem aleyhi selamın ve neslinin nasıl ürediği ile ilgili herhangi bir şey söylemedim ki bilmediğim bir konu ile ilgili bir şey söylemek istemem de.
    Hak Subhânehu ve Teâlâ Âdem aleyhi selamı topraktan yarattıktan sonraki yaşantısı ile ilgili tam kapsamlı bir ayet ve hadis bilgisine sahip değiliz. (Bilen var ise senedi ile birlikte lütfen açıklasın). Bu konuda kesin bir delil ile konuşmak çok yanlış olur. Okuduğum bu konu ile ilgili olarak günümüzde iki farklı eser biliyorum. Bu eserlerden biri Hz. Âdem aleyhi selamdan itibaren insanlık ve peygamberler tarihini anlatan taberinin eseri olanTarihu’r-Rusûl ve’l-Mulûk (Taberî Tarihi). Ama bu eserde israliyatı olan bilgiler de yer almıştır.
    Bir diğer kitapta Tefsirul Kuranil Azim, İbni Kesir Tefsirinin maide süresi 27. Ayeti ile ilgili olarak bazı açıklamalarda bulunulmuş.
    ‘’İbn Ebu Hatim derki: Bize Hasan İbn Muhammed… İbn Huşeym’-den rivayet etti ki; o, şöyle demiş :-Saîd İbn Cübeyr’le birlikte bulunuyordum. O, bana nakletti ki; İbn Abbâs şöyle demiş: Allah kişinin kendi ikizi olan kız kardeşini nikâhlamasını yasaklamış ve öbür kardeşleriyle nikâhlanmasını emretmişti. Ve Hz. Âdem’in bir karında; biri erkek biri kız iki çocuğu oluyordu. İşte bu sırada çok güzel bir kızı oldu. Onun karşısında çok çirkin bir kızı daha oldu. Çirkin kızın erkek kardeşi dedi ki; kız kardeşini benimle nikâhla. Ben de kız kardeşimi seninle nikâhlayayım. O, hayır, ben kız kardeşini almaya senden daha çok hak sahibiyim, dedi ve bir kurban kesti. Ne var ki oğlak sahibinin kurbanı kabul edilmiş, ekin sahibinin kurbanı kabul edilmemişti. Bunun üzerine o da oğlak sahibini öldürmüştü. Bu hadisin isnadı kuvvetlidir.’’

    Ben de şunu belirtmek isterim ki bu tür bilgilerin sahibi yalnızca Hak Subhânehu ve Teâlâ’dır ki bizi ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ 7. Ayetinde uyarıyor: (Benim kuran-ı Kerimi anlamadaki ana düşüncem)
    ‘’O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.’’

    ‘’Muslim Ibnu Yesar el-Cuheni anlatıyor: “Hz. Omer (radiyallahu anh)’den: “Rabbim Beni Âdem’den, bellerinden zürriyetlerini alıp da onları nefislerine karsı şahit tutarak: “Rabbiniz değil miyim?” diye ishad ettiği vakit bela (evet) dediler: Şahidiz. “Kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz. Yahut: “Ancak önceden atalarımız sirk koştular, biz ise onlardan sonra bir zürriyet idik, simdi o batılı te’sis edenlerin yaptıklarıyla bizi helak mi edeceksin?” demeyesiniz” (A’raf 172-173) ayetinden soruldu Hz. Omer (radiyallahu anh) şu cevabi verdi: “Bu ayetten Resulullah (aleyhissalatu vesselam)’a da sorulmuştu. O şöyle açıkladı: “Allah Teala hazretleri, Hz. Âdem’i yarattı, sonra sağ eliyle meshedip ondan bir zürriyet çıkardı ve: “Bunlar cennet içindir, bunlar cennet ehlinin ameliyle amel ederler” dedi. Rabb Teâla, ikinci defa sırtını okşadı, ondan bir nesil daha çıkardı ve: “Bunları da cehennem için yarattım, bunlar da cehennem ehlinin amelini isleyecekler” dedi.
    Cemaatten bir adam: “Ey Allah’ın Resulü! (kaderimiz ezelden yazılmış ise) niye amel ediyoruz? diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su açıklamayı yaptı: “Allah bir kişiyi cennet ehli olarak yaratmışsa onu cennet ehlinin amelinde çalıştırır. Öyle ki cennetliklerin bir ameli üzere olur ve Allah da onu cennetine kor. Aksine bir kulu da cehennem ehli olarak yaratmışsa, onu da cehennemliklerin amelinde istimal eder. Öyle ki bu da cehennemliklerin bir ameli üzere olur, Allah da onu cehenneme koyar.”
    Muvatta, Kader 2, (2, 898, 899); Tirmizi, Tefsir, A’raf, (3077); Ebu Davud, Sunnet 17, (4703).

    Aziz ve Celil olan Allah bizlerin ilmini artırsın, dinimizi kemale erdirsin, Rahmeti ve Bereketi üzerimize olsun.
    Not: Sizinle bu konuda yazışmalarımız neticesinde hakkınızı helal etmenizi diliyorum.

    • Sadık TÜRKMEN dedi ki:

      Aleyküm selam ve rahmeh; Kıymetli Kardeşim Turgay ŞAHİN…

      Zahmet edip katkıda bulunduğunuz için bir kez daha teşekkür ederim.

      1) //- Dünkü yazımda size, Âdem aleyhi selamın ve neslinin nasıl ürediği ile ilgili herhangi bir şey söylemedim ki bilmediğim bir konu ile ilgili bir şey söylemek istemem de. -//

      CEVAP ~ Ben de söylediniz diye değil: “Hz. Adem (as), çocukları ve çocuklarının evlilik meselesine dair uydurulan yalan hikâyelere karşılık Kur’ani Gerçekler!..” Başlıklı yazımızın altına koyduğunuz yorumunuza binaen cevabi yazımızı not olarak koyduk, yani bu konu balıklı yazıya yorum koyduğunuz için bu konuya gönderme yaptığını düşündük…

      2) //- Hak Subhânehu ve Teâlâ Âdem aleyhi selamı topraktan yarattıktan sonraki yaşantısı ile ilgili tam kapsamlı bir ayet ve hadis bilgisine sahip değiliz. (Bilen var ise senedi ile birlikte lütfen açıklasın). Bu konuda kesin bir delil ile konuşmak çok yanlış olur. -//

      CEVAP ~ Bu cümlenizden sonra İbn Kesir’den nakil yapmışsınız, hem de çok detaylı: Muhtemelen Allah azze ve celle bu kadar önemli konuyu Ayetleriyle DETAYLANDIRMAYI (haşa) unutmuş olmalı… Allah’ın detaylandırmadığı konuyu (Peygamberler de dahil) kim bilebilir ki? ÇELİŞKİ VAR! O açıdan biz: “Ayetler ile düşünerek, Ayetlerin işaret ettiği anlamdan yola çıkarak; Allah’tan birden fazla ADEM ve EŞİNİ yaratmış olabilir” dedik… Ta kıyamete kadar değişmeyecek FITRAT (İLK VE SON YARATILIŞ) asla değişmez! Allah’ın Sünnetinde bir DEĞİŞİM asla göremezsin, buyurulur! Yani yok ikiz, yok çapraz, yok bir sonraki meseleleri: KALP TARAFINDAN ONAYLANMIYOR!.. Allah: SAPIKLIĞI, SAPKINLIĞI ASLA ONAYLAMAZ…

      Bu tamamen uydurmadır, diye inanıyorum: İSLAM TOPLUMUNU, İNSANLIK TOPLUMUNU BOZMAKTAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL?!

      Tamamen İBLİS’İN/ŞEYTANIN kurgusu olarak değerlendiriyorum; insandan adamlarına attığı (yaydığı) bir vesvese olarak görüyorum…

      Bu durum da maalesef İSRAİLİYYAT olarak Kaynaklara sokuşturulmuş… Çünkü bu kaynaklar geçmiş zamanda basan yayanların Müsteşrikler olduğu artık biliniyor…

      Hz. Adem’in çocuklarının kavga nedeni Kur’an’da detaylandırılmamıştır ve tamamen uydurma (israiliyyat kökenlidir aynı zamanda); orada verilmek istenen mesaj farklıdır! Her hadisin sonuna: İSNADI KUVVETLİDİR, cümlesini koymayı da Efendileri İblis maalesef ihmal ettirmiyor, ettirmemiş ki bizlere daha bir güven veriyor!.. Kim ki onlar; ALLAH’TAN BİR DELİLLERİ OLMADIĞI HALDE, neden bu anlatılan hikayelere inanmamızı sağlamak isterler?! Allah Kur’an göndermiş ve Akıl Nimetini vermiş ve: AKLINIZI KULLANIN veya AKLINIZI KULLANMAZ MISINIZ diye de defalarca teyiden vurgulamıştır: DÜŞÜNÜN, DEĞERLENDİRİN diye…

      3) //- Ben de şunu belirtmek isterim ki bu tür bilgilerin sahibi yalnızca Hak Subhânehu ve Teâlâ’dır ki bizi ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ 7. Ayetinde uyarıyor: (Benim kuran-ı Kerimi anlamadaki ana düşüncem). -//

      Muhtem ve Müteşabih konuları farklıdır!

      Al-i İmran Suresi 7. Ayetini doğru anlamakta fayda var!

      Bu ayeti: KALPLERİNDE EĞRİLİK OLANLARIN İYİ ANLAMASI kendi menfaatlerinedir!

      Hz. Adem’in çocuklarının birbirleriyle evlenmeleri konusuna inanmaları: KALPLERİNDE DÜZGÜNLÜK olmadığının ifadesidir…

      4) //- “Allah Teala hazretleri, Hz. Âdem’i yarattı, sonra sağ eliyle meshedip ondan bir zürriyet çıkardı ve: “Bunlar cennet içindir, bunlar cennet ehlinin ameliyle amel ederler” dedi. Rabb Teâla, ikinci defa sırtını okşadı, ondan bir nesil daha çıkardı ve: “Bunları da cehennem için yarattım, bunlar da cehennem ehlinin amelini isleyecekler” dedi. -//

      VAR MI BÖYLE BİRŞEY?! Hangi akla hizmet etmişler olabilir bunları kayda geçenler?! İblis’in ürettiklerinden başka bir şey değil?!

      Yok sırtını okşadı, yok bilmem ne?! Kur’an Ayetlerini bir okuyun; BU İFADELER HİÇ ALLAH’A YAKIŞIR MI?! Allah ne dediyse hepsi KUR’AN’DA KAYITLIDIR!.. HİKMETLİ AYETLER, SÖZLERDİR…

      ALLAH ADİL BİR VARLIKTIR; EN ADALETLİDİR…

      Yarattığı kullarını ne cennetlikle ve ne de cehennimlik olarak en başta niteler! Kişiye serbestlik/özgürlük tanımıştır: KİŞİ KENDİ NASIL VE NE DİLERSE O ŞEKİLDE BİR YAŞAM SÜRER… Ve sonucuna da katlanır… Allah, her kişi ellerinin öne sürdüğü/yaptığından sebep her ne gelirse başına gelir buyurur… Cennetlik ya da cehennemlik olması da kişinin kendi SEÇİMİDİR, yani dünyada yaptığı yaşam tarzının sonucudur…

      Son olarak: ALLAH, KUR’AN İLE DİNİMİNİ KEMALE ERDİRMİŞTİR!

      Bize düşen Kur’an’ı anlamaya çalışmak ve anladığımız kadarıyla yaşamaktır!..

      Kur’an’ı bir de bizim yayına hazırladığımız Meali indirerek okuyun ve anlamaya çalışın: ŞU AN Kİ DİNİ BİLGİLERİNİZE BİR AYAR ÇEKİN, önerisinde bulunmama lütfen izin verin…

      Tartışmayı burada keselim…

      Hayırlı günler dilerim.

      Sadık TÜRKMEN

      MEALİ İNDİREBİLİRSİNİZ;
      https://www.sadikturkmen.com/kategoriler/2-3-e-kitap/

  6. Murat dedi ki:

    Neden cennet 8 kattır? İslamın tek bir bakış penceresi yoktur. Sade bir vatandaş ile İslama kafa yoran düşünen bir alimin yer aldığı kat bir olmamalıdır,bu cennetin 8 kat olmasının amacına aykırı gözükmektedir.Allah zamandan münezzeh olduğundan İslam alimlerinin,Allahın kimlerin cennete girecek, kimlerin cehenneme girecek olduğunu bildiğini söylemesi yanlış değildir.zaman bizim için geçerli bir kavramdır.zamandan münezzeh olan bir varlık için herşey zaten başlamış bitmiş ve herkes hakkettiği yere ulaşmıştır.nereye gideceğini bilmeyen insanın kendisidir. Bu konuyu, “herkesin gideceği yer belliyse”deyip boş verirsen gideceğin yeri belirlersin.kendi nefsinin ön plana çıkması için anlayamadığını düşünce katlarını yargılamadan önce insanın önce düşünmesi gerek.Allah bir annenin evladına merhametinden insanlara karşı daha merhametlidir.insan Ol kelamıyla var edilen bir varlık değildir. İnsanı rüzgarıyla serinletmesi kudret eliyle okşaması gibidir.Tabii tüm bunlar düşünebilen akıl sahipleri içindir.

  7. Murat dedi ki:

    İnsanlığın çoğalması.
    Adem a.s.’ın,yaratılış süreci Allahın ol demesinden farklı gerçekleşmesi yaratılan Varlığın öneminin ve değerinin bir Göstergesidir.Meleklerin Adem a.s.’a,secde ettirildiği zamana kadarki süreçin,Ademin, eğitim ile Düşüncesel olarak farkındalığa ulaşmasının ardından eşi ile huzura çıkarıldığı bunun 1 yılmı?10 yılmı?100 yılmı?1000 yılmı?10.000 yılmı????,sürdüğü bilinmemektedir.lakin iblisin,Havva annemizi kandırması Adem a.s.ile Cennetten çıkarılması, Havvanın Adem a.s.tarafından bilgi edindirilmiş(eğitilmiş) olmasından dolayı gerçekleşmiştir,aksi bir durumda bu,Allahın eksikliğinden kaynaklanacağından dolayı ne Ademin nede Havvanın Cennetten çıkarılması söz konusu olamazdı.tüm insanlığın tek bir noktada buluşabilmesi için ilk olarak Adem a.s.’ın yaratılması, Adem a.s.’ın,öğretiminin ardından, Adem a.s.’ın,yalnızca Allahın, eşinin benzerinin olamayacağının bilinci ile kendi eşini ve benzerini talep etmesi.hertürlü yaratmayı bilen Allahın,Adem a.s.’dan,”kendi eşini” çıkarmasına vesile olmuştur.
    Allah,yarattığı en değerli varlığa nasılki evlatlık ve Babalık hakkı vermediği gibi, Adem a.s.’ın karşısındada,havvanın durumu böyledir.Havva, Adem a.s.’dan türetilmiş olsada Havvanın Vücudundaki Ruh farklıdır.bu,Ruhlar alemi diye söylenen Ruhların vücut bekledikleri alemdir.bu sebeple Ruhları ayrı olan 2 ayrı Vücudun eşleşmesi doğal bir olaydır.bunun yanı sıra Adem a.s.ın,yaratıldığı gibi Havvanın yaratılması,karşımıza şöyle bir durumu ortaya çıkarmaktadır.neden bir çiftten türetildik aynı noktadan bir kaç çift daha yaratılarak insanlığın ilk çoğalma dönemi daha rahat atlatılamazmıydı?aslına bakılırsa nasılki yaratılmış herşeyin bağı Allaha dayanıyorsa,tüm insanlığın göbeğide Adem a.s.’a,bağlıdır.aksi bir durumda Hilafet mücadelesi başlar ve bu büyük bir hata olur. peki kardeşlik bağı nedir?tam bu noktada Adem ile Havvanın birleşmesinden ortaya çıkan kardeşlerin Ruh farklılığı yüzünden evlenmeleri normal olarak gözüksede bunu yasak kılan etken Aile kavramı ve bu kavramın ahlaki değerlerinin ortaya çıkmasıdır.Habilin ölümü ile vücut bağınında kopması Onun tekrar diriltilerek Şit a.s.olarak,Adem a.s’dan ayrı 2. Adem olarak ortaya çıkmasını ve Aile içi bir ilişkinin bu vesileyle gerçekleşmediği düşünülmektedir.Allahın, kabili Adem soyundan ayırması ile 3.Adem olan kabil’in kardeş evliliği yapmadığı lakin kabilin bundan haberi olmadığından kabilin çocuklarının bu akibetten kurtulması için kendisine uyarıcı olarak gelen Şit a.s.’ın,Kabilin zalimliğinden dolayı Adem a.s.’ın uyarısıyla oğullarıyla birlikte gitmesi Teyze çocuklarınında karşılaşmasına vesile olur./bu Rivayet günümüzde olabilirliği en net olan Düşünülürlülük ile ortaya konan bir Rivayettir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yorumlar