BİZİM YORUMUMUZ İSE ŞÖYLEDİR;
Bu yorumun altına Merhabalar arkadaşlar, diyerek söze başladım. Evet Kur’an’da çelişki yoktur. Çelişki bizlerdedir. İşte birileri kafasına takıyor bir ayeti, daha doğrusu cımbızla alıp çıkartıyor ve SORUYU da soruyor, maksat zihinler bulansın olmalı.
Hakkı Yılmaz’ın Meali ve Tefsirinde bu konular izah edilmiş kendi penceresinden, PARANTEZLER ile ayırdederek…
Birileri de ben keşfettim diye satıyor bunları.
Yahu diyorum ki; arkadaşım İzmir’desin nasıl Hakkı Yılmaz’dan haberin olmaz. Diyor ki seni tanıdığım kadarıyla tanıyorum… Eeee madem tanıyorsun, de ki; ondan esinlendim… Ayıptır ya… Hakkını teslim eder insanın.
Ne oldu yani, sen tespit ettin, ben tespit ettim: Bilmem neyimiz göğe mi erdi?
Hakkı Hoca’ya da kızmıştım bir ara; vay efendim SALAT meselesini ilk defa biz tespit ettik, demiş bir TV programında, Face’de yayınlanan video’da izlemiştim. Yahu Allah’tan kork! Biz 70’li yıllarda Namaz eylemini reddettik, Salat koyduk yerine ve yıllarca tebliğ yaptık bu şekilde. Uzun süre de Namaz kılmadık, Kur’an’da olmadığına inanmadığımız için şekil itibariyle yani. Şükür sonra döndük bu durumumuzdan. (Allah bizi affetsin)
Araştırıp gördük ki, bizden önceki her yüzyılda bu meseleler gündem yapılmış.
Açın okuyun, Eşref Edib’in Asr-ı Saadet adlı eserinde Salât bölümünü, 1960’lı yılların baskısında uzun uzun bu konular dile getirilmiş…
Burada ÖLDÜRME, BOĞAZLAMA EYLEMİ yoktur ki, neyin tartışmasını yapıyorsunuz, kafaları karıştırıyorsunuz. Öldürmüş olsa, Hz. İsmail’i boğazlamış/kesmiş olsa; tamam konuşulsun.
Seni rüyamda boğazladığımı görüyorum, der sadece. O da; emrolunduğun şeyi yap, der. Boyun eğer Allah’ın (Hz. İbrahim’e rüya yoluyla vahyine) emrine.
Ki daha sonra Allah; İbrahim’e bir Koç hediye etmektedir: Sözünde durmasının karşılığı olarak.
Allah’ın adıyla;
«99. DEDİ Kİ: “Şüphesiz ben Rabbime gidiyorum.
O bana kılavuzluk edecektir.”
100. “Rabbim! Bana iyilerden birini hediye et.”
101.Biz de ona ağırbaşlı bir oğul müjdeledik.
102.Çocuk, onunla birlikte koşma çağına erişince,
“Yavrucuğum!” dedi.
Ben,
rüya şeklinde bana gelen vahiyde seni kestiğimi görüyorum.
Bak bakalım sen ne dersin?”
“Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap.
İnşallah beni, sabredenlerden bulacaksın” dedi.
103.Böylece ikisi de teslim olup,
onu (Peygamber olmayanlar rüya ile hareket edemez),
yanı üzere getirdi.
104.Ve Biz de: “Ey İbrahim!” diye ona seslendik.
105. “Sen, vahyi/rüyayı doğruladın/gereğini yerine getirdin.
Biz, iyi davrananları işte böyle ödüllendiririz!”
106. Şüphesiz bu, onun için apaçık bir karşılıktır!
107. Fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik.
108. Sonra gelenler içinde de ona (iyi bir ün) bıraktık.
109. İbrahim’e selâm olsun!
110. İyi davrananları, işte böyle ödüllendiririz!
111.Çünkü o, Bizim inanan kullarımızdan idi.
112.Ona İshak’ı müjdeledik,
salihlerden/iyi insanlardan bir peygamber olarak.
113.Ona ve İshak’a bereketler verdik.
Onların neslinden iyi davranan da var,
açıkça kendi benliğine zulmeden de var.» [SAFFAT SURESİ’nden, bizim Meal’den alıntıdır, sh. 300-301]
Hz. Yusuf’un gördüğü rüya vs. düşünülecek olursa, Peygamberler’e rüya yoluyla da vahyedilmiştir.
Peygamberler dışında kimse rüya ile amel edemez.
Ayrıca şunu da unutmayalım; Hz. Musa ile Salih Kul kıssasındaki, O Kul’un bir genci öldürme meselesi de unutulmamalıdır.
Allah’ın adıyla;
«74. YİNE yürüdüler.
Nihayet bir gence rastladıklarında,
o (kul, yani insan suretindeki melek) hemen onu öldürdü.
(Musa): “Temiz bir canı katlettin ha!
Bir nefse/cana karşılık olmaksızın.
Doğrusu sen çirkin bir iş yaptın” dedi.
75. (O kul) dedi ki:
“Ben sana; ‘benimle bulunmaya sabredemezsin’ demedim mi?”
76. (Musa) dedi ki:
“Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam,
artık bana arkadaş olma!
Artık tarafımdan sana bir özür ulaşmıştır.”» [KEHF SURESİ’nden, Bizim Meal’den alıntılanmıştır. Sh. 395-396]
Not: O kul’un biz Melek olduğunu düşünüyoruz, parantezde bu yorumu yaptık. Muhtemelen (Allah-u Alem) vadesi dolmuş o gencin hakkındaki Allah’ın verdiği ÖLÜM EMRİNİ uygulayan bir Melek. Bizim bugünkü yorumumuz budur, en doğrusunu Allah bilir.]
|
Allah’ın adıyla;
«79. O GEMİ var ya; o, denizde çalışan yoksulların idi.
Ben onu kusurlu yaptım,
çünkü ötelerinde her sağlam gemiye zorbalıkla el koyan
diktatör/zorba bir kral vardı.
80. Gence gelince onun anası ve babası Mü’min insanlardı.
Bunun onlara azgınlık ve küfür nedeni olması sözkonusu idi.
81. Böylece Rableri onlara,
onun yerine temizlik yönünden ondan daha hayırlısını
ve
daha merhametlisini versin.
82. Duvara gelince: O, şehirde iki yetim çocuğun idi.
Onun altında onlara ait bir hazine vardı.
Babaları da iyi birisi idi.
Rabbin istedi ki, onlar güçlü çağlarına erişsinler
ve
Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar…
Ben bunları kendiliğimden yapmadım (Rabbin emirleriydi).
İşte sabredip de kendisine dayanamadığın şeylerin/olayların
yorumu/iç yüzü budur!”» [KEHF SURESİ’nden, Sh. 396]
Bir cevap yazın