C- TEKLİFLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Tekliflerde meşakkatler vardır. Ancak bu meşakkatler dayanılacak sınırdadır. Bazılarının “Canım istemiyor, o halde niçin yapayım” gibi sözleri bir kuruntudur. Eğer Allah’ın tekliflerini kabul etmişsen bu takdirde canın istemese de gereklerini yerine getirmek lâzımdır. Bazıları; “İslâm dini kolaylık dinidir” diyerek insanların bazı şeyleri yanlış anlamasına yol açmıştır. Halbuki, iki şey arasında tercih ile serbest bırakıldığımız işlerde İslâm dini kolaylık dinidir, bunun haricinde, farzlarda, kolaylaştırma söz konusu değildir.
Allah’ın bütün emirleri, kulların gücü dahilindedir. İnsan lüzumsuz mazaretler aramaya kalkışmamalı. İnsanın gücü, Allah’ın bütün tekliflerini yerine getirecek bir kapasitede yaratılmıştır.
Bir teklif hem emir, hem de nehy olmaz. Ya emirdir, ya nehiydir, ya serbestliktir.
Teklifler birbirine zıt değildir. Birbirine zıt teklif olmaz.
İnsanlara teklifler Rasûller vasıtası ile bildirilir. Son Rasûl vefat ettiği için, bütün teklifler tamamlanmıştır. Kıyamete kadar yeni bir teklif gelmeyecektir.
Ticari işlerde, maddi ve teknik işlerde şayet bir şeyin üretimi bir şeyin kullanımı konusunda bir yasak (haram) yoksa, artık bunların dışında kalan ne kadar konu varsa helâl (serbest) olur. İnsanlar helâl olan konularda kendi fikirlerince istediği gibi hareket özgürlüğüne sahiptirler.
EMİR VE NEHİYLER
Emirleri yerine getirmek için gerekli vasıtaları da temin etmek, emrin içinde otomotikman bulunan şeylerdir. Örneğin zekat ver, emri beraberinde para kazanma emrini de getirir. Para kazanmazsan nasıl zekat vereceksin? İnsan zekat vermek için para kazanmaya çalışır, lâkin muvaffak olur veya olamaz bu ayrı meseledir. Önemli olan çalışmaktır.
Hac et, emrini ele alalım. Bunun için ayrıca Mekke’ye git diye bir emir verilmesine gerek yoktur. Emrin içinde otomatikman Mekke’ye git emri de verilmiş olmaktadır. Kaynağı Kur’an’da olmayan birşey Sünnet değildir.
Diyebiliriz ki, emirlerin yerine getirilmesi için gerekli zaruri işleri yapmak da emredilmiştir. Allah Rasûlü bu işleri yaparak göstermiştir.
Nehiyleri çiğnememek için, nehye götüren yolları açık bulundurmak da nehyedilmiştir. Allah nehye götüren yolları da nehy etmiştir.
Bir nikah düşen bir kadınla, nikah düşen bir erkek, açık olmayan kapalı bir mahalde kendi başlarına ikamet ederlerse bu durum bunları fesada (nehye, kötülüğe, harama, suça, mekruha) götürebileceği için nehy edilmiş olduğu anlaşılır.
Kırmızı trafik lambaları bu kaide gereği konulmuştur. Maksat adam öldürmenin önüne geçmektir. Ancak her kırmızı ışıkta geçildiğinde adam ölecek değildir. Böylece kırmızı ışıkta geçme yasağı koymak kuralı kaynağını Kur’an’dan almaktadır. Bunun için uyulması gereklidir. Kırmızı ışıkta geçme yasağını dinleyen bir kişi Allah’a itaat etmiş sayılır. Böylece Kur’an’ın yeryüzündeki bütün olaylar hakkında bir hüküm verdiği anlaşılmaktadır. Bu hükümlere uygun hareket edenler kazanacaklardır. Hem dünyada, hem de ahirette.
Eğer kırmızı ışıkta geçme yasağı koymasak, bu takdirde adam öldürmeyiniz, nehyinin çiğnenmesine götüren yolu açık bırakmış oluruz. Bu açık bırakma davranışımız dolayısıyla yasak olur. Öyleyse açık olan bu yolu kapatmalıyız. Bunun için kırmızı ışık konulur. Akıl bunun için vardır. Aksi takdirde aklın ne ehemmiyeti kalırdı…
Trafik hareketleri yoğun olan yolları genişletmek Allah’ın teklifi olur. Bu teklif, istinbat yolu ile anlaşılır. Trafiğin yoğun olduğu yollarda, gerekli genişlik çalışmalarını yapmayanlar günah kazanmış olurlar. Hesabı ahirette sorulur.
İnsan gelecekte başına ne geleceğini bilemez. Bunun için Kur’an’dan teklifleri öğrenip, istinbat edip, gereklerini yerine getirmek için çalışmalıdır. Bütün toplum veya insanlık böyle yaptığında evrensel medeniyet, göz kamaştırıcı bir muhteşemlikle ortaya çıkacaktır.
Emir ifade eden hitaplar çeşitli şekillerde belirtilmiştir.
1) “SİZDEN BİRİNİZE ölüm gelip çattığı zaman,
eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa;
anaya,
babaya
ve
yakın akrabaya meşru bir tarzda o vasiyette bulunması;
-Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak-
size farz kılındı. (Bakara: 180)
2) “İÇİNİZDEN ölenlerin geride bıraktıkları eşleri,
kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler.” (Bakara: 234)
3) “Artık kalk ve uyar.” (Müddessir: 2)
Bütün bu ifade şekilleri emir niteliği taşır.
Bir insan Arapça bilmese dahi, sahih çevirileri okurken; nelerin emir, nelerin nehiy olduğunu kolayca anlayabilir. Çeviri yapanlar, emir ve nehiy kiplerini, çevirdikleri dillerin emir ve nehiy kipleri ile ifade etmek zorundadırlar.
EMİR İLE NEHİY ARASINDAKİ FARK
Nehy edilen işlerin, nehyedilmiş olduğu süreklilik arzeder. Emir edilen işlerde, bir defa yerine getirmekle emir yapılmış olur. Şayet devamlı yapılması gerektiğine dair veya zaman aralıkları içinde yapılması isteniyorsa, ilgili zamanlarda tekrarlanır.
Örneğin: Adam öldürmek haramdır (nehiydir). Sürekli bu işin yapılmamasını teklif eder.
“Rasûle salât ve selâm edin.” Bu bir defa yapıldığında emir yerine getirilmiş olur. Fazla yapılırsa nafile ibadetlerden sayılır.
EMİR VE NEHİYLERDE İYİLİK, KÖTÜLÜK.
TEMİZLİK VE PİSLİK
Allah’ın emrettiği her iş iyidir. Kimler için nehyetmiş ise, bu kişilerin bu nehiyleri çiğnemeleri hem kendilerine hem de insanlığa yapılan kötülüklerdir.
İnsanın değişimi, insanın düşüncesindeki;
İYİ NEDİR?
KÖTÜ NEDİR?
Bu kavramların değişmesine bağlıdır. Bu kavramlar değişirse insanda değişmiş olmaktadır.
İslâm düşüncesinin insan zihninde oluşması da bir emirdir. Bunun için BİLGİLENMEK, Kur’an’ı ve sahih çevirilerini okumak gereklidir. Tüm pis şeyler haram kılınmıştır.
İnsan aklı ile zararlı, pis iğrenç şeyleri bilebilir. Dolayısı ile pis iğrenç şeylerin tamamı haram kılınmış olur. Örneğin dışkı gibi, dışkı yemek haramdır denilmesine gerek olmadan insanın bunu anlaması lâzımdır.
Faydalı olanları tam tesbitte ise insan aklına Kur’an yol göstermiştir. Eğer bu yol gösterme olmaz ise insan nice faydalı şeyleri, bana zararı olur diye yapmayıp kaçınacaktır. Tıpkı uzman doktor tedavisinden kaçan hasta gibi, kendine yazık etmiş olur.
_________________________________
İlk Baskısı; 01.01.1992 tarihinde yapılmış olan bu eser: “ve SÜNNET” adı altında çok yakında SADIK TÜRKMEN YAYINLARI arasında yayınlanacaktır.
Bu Eser’in temeli 1987 yılında atılmıştır. Çeşitli araştırmalar sonucunda yaklaşık 3.000 Sayfalık A4 ebadında bir bilgi toplanmıştır. Ve ilk Baskısı’nı 01.01.1992 Tarihinde 461 sayfa olarak: “Evrensel Yüksek Adalet Kurumu, Kurucu Genel Sekreterliği Yayınları” adı altında: “FIKIH USÛLÜ” olarak yayınlamıştık. Bu yeni baskı, gözden geçirilerek size sunuldu. bugün ise içinde geçen Mealleri bizim mealden koyacağımız (Meal dizgi sistemi farklı olduğu) için yaklaşık 500-600 sayfayı bulması beklenmektedir. Alıntı; 109-111. sayfalardan yapılmıştır.
Bir cevap yazın